5 Ağustos 2009 Çarşamba

IRKLAR VE FARKLAR

Sanal alemde arıcılıga başlayalı yaklaşık 4 yıl oluyor. İlk başlarda yabancı sitelerdeki çok katlı kovanlara bakıp hep hayretle izledik. Neden böyle güçlü arılarla çalışıyorlardı, neden biz zayıf arılara mahkumduk, bir sürü soru işaretleri. Bu resimler Mehmet Yüksel'in blogundan alınmıştır.





Daha sonra ise Mehmet Yüksel'e tanıştık. Bize göre çok güçlü kovanlarla çalışıyordu. Ülkemize çok önemli bilgileri, hatta bir ülkenin arıcılık kültürünü aktardı diyebilirim. Bu kültür çok önemliydi, bilim adamlarımızın yapamadıgını onun sayesinde çözdük. Bilim adamı der bahar balı alamıyoruz, neden alamıyoruz, arıza nerede çözüm yok sadece kuru söylem vardır bizim bilimcilerde. Bilimcilerimiz yılar öncesinde kalmış teknikleri hala yeniymiş gibi arıcılara gazlar, derki iki kovan arınız varsa yüksek verim alabilmek için birisini köstekle. Yıllardır 80 binlik nufuslu kovanlar oluşturmaya çalıştık. Yav hadi biz gidip yurt dışını göremiyoruz, bilimciler bir yolunu bulup devlettende harcırah alıp,beleşe bir çok toplantılara, kongrelere katılır. Bunlar hiçmi kafa yormadılar hiçmi düşünmediler bu arılar nasıl bu güçte her mevsim durabiliyor diye. Resimdeki arılar şu ana kadar üç kez sagım geçirdi, hala 20 çıtadalar. Böyle arılarımız olsa ne kaybederiz, olaya birde bu açıdan bakın, hiç bir şey yapmıyorsunuz, son hasattan sonra varrova mücadelesi ve 1-2 ay kış arıları için kekleniyor sonrasında ne kadar ihtiyacı varsa eylülde yükle bir daha bahara kadar kovanlara el sürme olay bu.




Birde bizim ameleliklere bir bakalım. Yav yıl boyu 12 ay, arıyla ugraşıp duruyoruz ondan al ötekine ver, birde bu hamballıklar yapılırken biz en iyisini yaparız havaları var. Ortada bu görüntüler varken hala bu iş olmaz diyenler var. Hem 80 binlik kovan oluşturmaya çalış çabala sonrada sağ elinle sol kulagı arkadan tutmaya uğraş dur.
Tekrar başlıktaki konuya dönecek olursak arıcılıkta ırk çok önemli. Bahar balını kaçırmamızdaki en büyük neden kafkas arısıyla çalışmamızdan kaynaklanıyor. Daha önce bu konuyu yazdım. Kafkasın Türkiyedeki söz sahibi, Ahmet İnci diyorki bu arı yaz ortasında nufusunu doruga çıkarır. Bahar gelip geçmiş bizim arımız yaz ortasında nufus dorukta. Bu linkte Ahmet incinin kitabından bölümler yayınladım kaçıranlar tekrar okuyabilir. Kafkas kötümü ıslah edildiginde neler yapıyor onuda yazdım aşagıda.



http://bengittim.blogspot.com/2009/06/hwsap-kitap-isleri-ve-irklarin-farklari.html




Bu karniyol arısı ülkemiz arıcılıgını yukarlara taşıyacaktır. Arı hiç desteksiz devamlı 20 çıta üstünde duruyor. Hatta Mehmet Yüksel bazı kovanlardan bölme yaptı. Yazın en düşük 20, nektar zamanları 40 çıtaya çıkabilen bir arı oğul egilimide sıfıra yakın. Ülkemizde öyle güzel bir iklim varki, şubatta başlayan bahar, temmuz ayı gelmesine ragmen baharı zor bitiririz ülke olarak.Böyle bir iklimde neden yavaş gelişen arı tercih edilir anlamak mümkün degil. Bunu savunanların çoguda karniyolu bilmeden kötülemekte, avrupanın kısacık ikliminde bahar balını kaçırmayan arı bizde çok bilenlere göre en kötü arıdır. Ülkemizde her türlü anaarı üretilmekte. Hiç birisine ses çıkarmayanlar karniyol arısı denilince neden deli olur anlayamıyorum.



Ülkemizde ülkemizin arısı olmayan italyan arısı bayagı yaygın kimseden ses yok. Papaz arısı üretmek imkansız herkes papaz arısı üretiyor, onlarada kimse gıkını çıkaramıyor. Pazaz yada diger adı buckfast arısı, üretebilmek için ya izole bölge yada süni dölleme gerekiyor. Bu ikiside yeterli degil, papaz hangi ırkları sırayla nasıl karıştırdı onlarıda bilmek lazım. Bunlar imkansız ama bizde bucfakst arısı üretilir. Kafkas zaten milli arı, bizden başka hangi milletler safını yada F1 kullanıyor bilmiyorum. Kafkasın Amerika dört hat hibritini üretmiş %200 verim artışı sağlıyor. Bizde ise tüm ırklar ya melez yada saf işlenmemiş olarak kullanılmaktadır.Karniyol arısı bu ülkenin temel 5 ırk arısıdan biridir. Bu arıya niçin karşı çıkılmakta, yada karşı çıkanlar nasıl kıvıracak onu merak etmekteyim.


Toplam üç hasat geçirmiş karniyol arılarının gücü. Hala 20 çıtadalar, ve 20 çıtadan geriye düşmesinler diye şu an kek verildi bu güçteki arılara. Biz arıcılık yaparken ezberlerimizden kurtulamıyoruz, kendimize ya reset atacagız yada gidip format attıracagız. Bunları yapmıyorsan babadan kalmna usulle, gelenek arıcılıgımıza devam. Bu arıların bu güçte kalmasındaki en büyük etken başta ırk, ikincisi ise 20 çıta yavru faliyetine bırakılıyor. Kuluçkalığı 10 çıta ve üstüne ızgara koyun bu arı bu gücü yakalayamaz. Bu sene ben bunu denedim. Bu çok önemli bir detaymış, 20 çıtalık bir alan arıların yavrulama faliyetine bırakılmalı. Bizdeki gelenek arıcılıgına göre kullanın karniyolu, 30 çıtaya çıkması imkansız, kesinlikle detayların atlanmaması lazım.


"Dünyaca tanınan önemli hibridler
Sterline : 1949´da ABD´de üretilmiştir. İtalyan arısının dört hat hibrididir.




Midnite : 1957´de ABD´de üretilmiştir. Kafkas soyunun dört hat hibrididir. Saf hat ebeveynlere göre % 130 - 200 daha verimlidir.




Buckfast : Br. Adam´ın İngiltere´de geliştirdiği bir hibriddir. Buckfast ana X Anadolu baba hırçın ve hareketli, Anadolu ana X Buckfast baba sakin ve uysaldır. Buckfast hibridi ebeveynlere göre % 128 - 151 daha verimli bulunmuştur."(bu bölümü aşagıdaki tarım bakanlıgı linkinden aldım)







Bakın burada isminbi belkide yeni duydugumuz önemli hibrit arılar var. Adamlar kafkasın 1957 yılında kullanma hibritini üretmişler, safına göre verimine bir bakın,%130-200 daha verimli. Bu arının adı ise MİDNİTE.


Bir başka hibrit ise Buckfast denilen papaz arısı. Tarife bakıyoruz, ana belli baba belli birde bunları karıştırıp suni dölleme yaparak üretiyorlar. Verimliliği bu arıların saflarına göre%128-151 daha yüksekmiş.



Birinci sırada ise italyan arısının hibriti var. Adı STERLİNE, ilk sırada oldugun göre verimliliği tartışmanın anlamı yok.



Anlatmak istediğim arı ırklarının üzerinde çalışılmalı, çalışılmadıgında gerekli performans olmuyor. Hibrit arılar üretmek için neler gerekiyor konunun başını bir okuyun.






Bu konuda daha detaylı bilgi isteyen varsa bu linten okuyabilir.




http://www.tarim.gov.tr/uretim/Aricilik,Ana_Ari_Yetistiricilik.html





Karniyol arısının üzerinde 1930 yılından beri çalışılıyor. Gelen damızlıkların kimliklerinde bir sürü şey yazıyor, anlamasakta bir çok kayıt var. Bu arı 20 çıta kuluçkalık verdiğinizde devamlı 80 bin nufuslu yaşayabiliyor. Hemde oğul riski çok az olarak. Biz yıllardır niye ugraşıyorduk, 80 bin nufuslu kovanlar oluşturmak için degilmi. Alın size bir arı, kendi kendine sizin uğraştıgınızı sağlıyor size. Karniyolun en büyük özelliklerinden biri ise bal akımında ilk depolamayı ilaveye yapması kendisini bloke etmemesine neden oluyor. Arı kendisini kilitleyip yavrudan düşmüyor yani. Ballık doldugunda önlem alınmazsa bu arıda kuluçkalıgı bloke eder.



Bu yapmış oldugum tabloyu daha önce paylaşmıştım kimseden tık çıkmadı. Bu arı üç haftada 42 bin yumurta atıyor. Arı ömrünü 40 gün yada 6 hafta dediğimizde bu arı devamlı 80 bin üzeri nufusu devam ettiriyor. Kafkasla kıyaslandıgında felaket bir fark çıkıyor. Bu hesaplama günlük en yüksek yumurta düzeyi alınarak yapılmış tabloda bana aittir. Neden en yüksek düzeyi aldım dersem, kafkasın daha düşük verisi hepten perişan. Karniyol arısı 4 ay içerisinde 252 bin yavru yaparken, kafkas arısı 189 bin yavru yapıyor. Aradaki fark ise 63 bin arı demek. Bu ise 16 çıta arı demektir.
Memleketimizde binlerce kovan bu mevcuda hiç ulaşmadan kışa girip her sene olaylar tekrar edip durmakta.

Kafkas arısına bakacak olursak zaten günlük yumurta atışı 1500 doruk noktadır. Birde en ufak bal akımlarında balı ilk depoladıgı yer yavru civarı yani kuluçkalık olunca zaten düşük olan yavru kapasitesini kendisi kilitleyen bir ırk. Ülkemizdeki nektar akımına, yada gezginci arıcılık için uygun bir arı degil. Sabit arıcılıkta belki düşünülebilir. Nektardan nektara geçişlerde devamlı destek yapacaksın, sonbaharda yaşatmak için destek lazım, baharda geliştirmek için destek yapacaksın, tam bizim bilim adamlarımıza göre bir arı. Hızlı arılar onlara yakışmaz. Kafkas arısını siz devamlı çalıştırmaya çalışacaksınız, karniyol arısı ise sizi çalıştıracak.
İnşallah bu tablo destekçi ve köstekçilerin işine yarar. Bu arada Mehmet Yüksel bir sürü söylem öğretti bize, kim kıvırıp söylemleri başka kelimelerle izah ederse etsin. Başta kış arıları, erkek arı çıtasıyla doğal varroa mücadelesi, organik asitlerin kullamnımı, yazın arıya kek vermek, kışın arıya hiç bir şey vermemek, tüm işlerin sonbahardan önce bitirilmesi gibi bir sürü yenilik Mehmet sayesinde kazanıldı. Aslında en önemlisi yazı biterken aklıma geldi işlediğimiz 80 binlik kovanlar, desteksiz kösteksiz 80 binlik arılı kovan mevcudu. İnşallah her geçen gün lehimize devam ediyor. Bize yardımcı olanlardan Allah razı olsun. Keşke bir kaç tane daha Mehmet Yüksel olsaydı, malisef yok.