11 Ocak 2009 Pazar

ARICILIKTA DOĞRULAR VE YANLIŞLARIMIZ


ARICILIKTA DOĞRULAR VE YANLIŞLARIMIZ
Arıcılık devamlı bir periyot içerisinde yapılan işlerde denebilir. Yaptığımız işlemler doğruda olsa, yanlışta olsa yıllar boyu devam eder durur. Şimdilerde geldiğimiz nokta ise gelenekçilikle bilimsel arasında sıkışıp kaldık.
Arıcılığı gereği gibi bilmediğimizden kendimize öyle işler çıkardık ki sormayın. Yabancı ülkelerdeki arıcılara bakıyoruz, son bahar gelmeden kovandaki işçi arı nüfusunu doruğa çıkarıp, kovanın ihtiyacı olan yiyeceği stokla tıp artık baharı beklemekten başka işleri kalmıyor. Ayrıca bu stokun nisan ayına kadar yeterli olduğu ve bahar beslemesi de yapmıyorlar. Tüm işlemler bir önceki sezonda bitirilmiş, yapmanız gereken bir işte kalmamış oluyor.
Bizdeki gelenek arıcılığında hiç iş bitmiyor. Bu işlerinde bilimsel bir kaynağı da yok. Zamansız kek ve şurup lamalar arıların dengesini bozup hastalıklara da çanak tutmaktadır. Arı salkıma girecek, çıtaların üstüne verilen kekler sayesinde salkım bozulmaktadır. Zaten kek son bahar ve kışın verilecek bir besin değildir, hatada burada başlıyor. Kekin alınması ve sindirilmesi çok zor, arılar alırken de sindirirken de kendi ömürlerini bitirmekteler. Bu arılar kış arısıdır ve yedekleri de yoktur, sizi bahara taşıyacak arılara yazık edilmekte. Bu arıların kesinlikle yorulmaması gerekmekte. Daha bunların bilincine şimdilik ülke olarak varamadık.
Bir başka gözlemim ise arılarına çok iyi bakım yapmalarına rağmen bir türlü gelişemeyen kovanlar. Burada arıcının hatası bilinçsiz teşvik yapmasıdır. Genelde arıcılığa yeni başlayanlarda bu durum görülüyor. Asıl buradaki sorun şudur, kovandan bal hasadı yaparken korkuluyor aman arım balsız kalmasın diye. Bu durum kovandaki bir çok çıtanın balla dolu bırakılmasından kaynaklanır. Yani çıtalar bal veya polenle bloke olmuş. Anaarıyı da ballı ve polenli çıtalar arsasında bloke ediliyor. Siz bu arıya ister teşvik şurubu verin, ister teşvik için kek verin hiçbir şey fark etmeyecektir. Anaarı yumurta atması için boş petek bulamamakta. Yapmış olduğunuz teşviklerde daha da sorunu büyütecek blokeyi artıracaktır.
En büyük eksiğimiz ise başı boş arıcılık yapmamızdır. Birileri çok iyi arı kovanlarına baktığını düşünürken kovanlarını geliştirememekte, bir başkası da her şeyi oluruna bırakmış geleneklere göre arıcılık yapmaktadır.Yani saldım çayıra mevlam kayıra metodu. Başı boş arıcılıkta belli bir sistem ve şablon yoktur. Arıcı ne duyduysa ne gördüyse uygulamaya kalkar, sonrada başarı bekler suçlular arar. Gelenek arıcılığında en büyük örnekler yılların arıcısı gösterilir, bu arıcılar bilgi deryası olarak görülürler ve bir dedikleri çok yanlışta olsa iki edilmez.
Arıcılığı bilinçli yapan ülkelerde kontrol tamamen arıcıdadır,bizdeki gibi başı boşluk yok.Arıcılığın her aşamasında arıcı durumlara hakim olursa istenilen sonuçları almak çok kolay oluyor.Bir düşünelim şimdi. Almanya da son bahara kadar arılar güçlendirildi,güçlü olmayanlarda birleştirildi.Mevcut sorunu yok.Yiyecek konusu da arıcının kontrolünde tamamlandı,artık şubat ayına kadar yiyecek vermeye de gerek yok.Yazın yapmışlardı en son salkımdaki arıya birde oksalik uygulandı varroa işide bitti.Şimdi arıcı ne yapıyor kirazların çiçek açacağı zamana kadar kovanlarında iş kalmadı, ayrıca içerdeki bal genellikle nisan ayına kadar yetiyor.Ne kışın kek nede şurup verildi.Birde işin garibi bahar beslemesi diye de bir gelenekleri yok.Şimdi bu kovan hasta olur mu veya verimden düşer mi.Tüm çıtaları bloke edip,birde havalandırmaları açıyorlar arı mecbur üşüyüp salkıma girmek zorunda.Salkımdaki arıda baharı beklerken en az mevcut kaybıyla bahara çıkıyorlar.
Bizdeki arıcılığa dönersek, arıcı kovanlarına genelde mevsimin hiç bir dönemimde hâkim değil. Zaten hâkim olaydık böyle zayıf arılarla arıcılık yapmazdık. Aslında zayıf arılara hâkimiyeti bırakın mahkûm ediyoruz kendimizi. Baharda besle yaz boyu gelişsin diye bakım yap, birde bahara kadar teşvikle oh be. Avrupalı uğraşmadan kovan başı 50 kilo civarı bal alırken biz başımızı kaldırmıyoruz durumlarımız ortada. Şu an öyle bir yere geldik ki sormayın. Bir yerde geleneksel arıcılığımız bir yerde batı arıcılığı ve ikisi arasında bocalayan üçüncü bir arıcı gurup. Ne yârden ne serden geçebiliyoruz anlayacağınız. Sorun hep aynı kışa zayıf gir, bahara zayıf çık, tekrar kışa kadar tırmala dur, dön babam dön. Bunları bir halledebilirsek çok kısa sürede çok uzun yollar alacağız.
Arılarımız kışa güçlü girseler bile, rahat duramayıp olmadık işler yapıp arıların ayarını ve mevcudunu bozuyoruz.Nasıl mı?, güçlü veya zayıf arıya zamansız verdiğimiz kek arıyı kış günü suya sevk edecektir.Suya giden arılarda bir daha geri gelemezler. Aslında arılarımızın balını tamamlayıp, onları kendi haline bıraksak, bahara daha güçlü çıkacaklardır. Kendi haline bırakılan arılarımız doğal hayattaki gibi havalar soğuduğunda salkıma girip su ihtiyacı ve dolayısıyla nüfus kaybı olmayacaktır. Bir konu üstünde ne kadar düşünülürse o kadar değişik fikirler oluşuyor.
Şimdilerde kışın arı kovanlarına kek verin diyenler, yazıp çizseler bir bilsek doğruları nelerdir.
Dünya kadar araştırma yaptım, hiçbir kaynakta 11.ayda kek verin diyen bir üniversite yazılımı yok Türkiye’de. Tüm beslemeler yâda teşvikler 10.ayda sonlandırılmış ve en erken besleme ve teşviklere şubatta başlanılmış, Ayrıca bu uygulamaların yapıldığı yerler ülkemizin en sıcak bölgeleri, kış olmayan yerler bile desek olur. Yurt dışında da buna yakın tarihlerde aynı işlemler yapılıyor. Bu işlere karşı çıkanların dayanakları nelerdir. Şimdi ben balkondaki kara kovanı zamansız besledim ve durum ortada, hava soğudu yavru vardı hemen hayvan sökmeye başladı. Bu kara kovan tüm tehlikelere açıktır. Zaten yavru olan kovanda hiçbir zaman kış ayına uyarlı bir durum olmaz. Kovanda yavru olunca ısı yüksek, yavrulara su lazım. Hava soğumuş bir türlü salkıma giremiyor. Nedeni hayvanları kendi haline bırakmıyorum ki. Bu sene bu yazılar işe yaramayacak ama önümüzdeki senelere lazım olacaktır. İnşallah bundan sonra arı kovanlarının mahkumu değil hakimi olanlardan oluruz.

ARICILIKTA KEKİN YARARLARI, ZAMANSIZ KULLANIMINDA ZARARLARI

ARICILIKTA KEKİN YARARLARI,ZAMANSIZ KULLANIMINDA ZARARLARI
Öncelikle bir canlıyla çalıştığımızı unutmamalıyız,ve bu canlının bir ömrü var ve bu ömrü en iyi şekilde yaşaması gerekir.İşçi arıların ömrüne bir göz atar isek,yumurtadan 21 günde işçi arı olarak doğuyor,20 ün iç hizmetlerde çalışıyor,20 gün civarı da dışarı çalışıp ölüyor.Bu süreler daima önem taşır bu hesapları devamlı yapmamız lazım.Arıların nektar akımına hazırlanmasında kesin bu süreler dikkate alınmalıdır.Toplamda yumurtadan ölüme bu hesaplara göre 60 gün vardır.Yada yumurtadan doğuma kadar bölümü çıkarırsak 40 günde ölüyor.Burada en ilginç bir şey var,40 günde ölen arılar kışa denk geldiklerinde 5- 6 aya varan ömürlere ulaşıyorlar.

Birde arıların yaşadıkları ortama bir göz atıyoruz.14 derece altına düştüğünde ısı,arıların kasları işlevlerini azaltıyor.10 derecenin altına düştüğünde de uçmazlar.7 dereceden aşağıdaki ısılara maruz kalırsa felç olup kıvrana,kıvrana ölüyorlar.Arılar normal hallerinde bırakılırsa bu yukarda sayılanlar doğal olarak tekrar edecektir.Ama dışardan müdahalede bulunursanız 10 derecede bile arı uçmaya başlar ve çoğu telef olur bunu yazının sonunda yazacağım.

Birde bu arı dediğimiz canlı ömrü boyunca polen hariç sıvıyla hayatını devam ettirir.Poleni de kullanırken ve yerken değişik işlemlerden geçirdiğini biliyoruz.Peki arı kek yer mi diye bir soru sorarsak kendimize?.Arı keki her zaman yer,kışın ortasında ver gene salkımı bozar kekle uğraşır.Çünkü dışarıdaki ısı ne kadar düşerse düşsün kovan içinde belli bir değişken sıcaklık var.Salkımın merkezi farklı altı üstü farklı ısılardadır.Keki yedikçe de su ve dışkılıma ihtiyaçları olur,dışarı giden geriye gelemez.Kekin asıl zararı da bu değildir.

Peki keki ne zaman vereceğiz soruları sorulabilir.Benim şimdiki geldiğim nokta kek artık besleme ürünü değildir.Adı üstünde arıları kek leme de kullanılır.Yurt dışına baktığımızda Almanya ve Kosova’da arılara kek verildikleri tarihleri inceledim.Son bal hasadından sonra hemen kek verme başladılar.Buralardaki tarihlerden biz ne kadar geriden gidiyoruz herkes kendi bölgesinde bunu hesaplamalı.Yurt dışındada kek arıları beslemekte kullanılmıyor.Arıyı beslemek istersen ver bir kilo şurubu hemen çekip depolasın.Ama bir kilo keki ver arı 15 gün didinsin dursun.Yurt dışında kek yavru üretiminde kullanılıyor.Bizim ülkemizde kek her zaman her derde deva oluyor.

Birde doğal hayatta yaşayan arılara gene bir göz atar isek,bu arılara da hiç kimse ne kek nede şurup veriyor.Bunlarda hiç sorunsuz yaşamlarını devam ettiriyorlar.Dünyadaki arıcılarda arılarını doğal ortamdaki gibi bırakıyor,yapılması gerekenleri zamanında yapıp kenara çekilip baharı bekliyorlar.Türkiye’deki arıcılarda işler karışıyor.Benim anladığım arıyla insanı karıştırıyoruz.İnsanlarda kış salkımı yok ya,arılarda da olmaz diye bazı yiyecekler vermeden edemiyoruz.Sorunda burada başlıyor.Ülkemizde başı boş bir arıcılık var,bir şeyleri zamanında yapmamaktanmı kaynaklanıyor bilemiyorum.Ayrıcada nereden bu kek işi başladı ve devam ediyor orasıda ilginç.


Arıcılığı bilinçli yapan ülkelere baktığımızda arılara kek veriliyor,veriliyor son baharda arı nüfusu doğra çıktığında keki kesip hemen invert şurupla tüm çıtalar bloke ettiriliyor.Burada bizim anlamadığımız bir başka olay ise şudur.Bizde arıcılarımız kek verirken bulundukları hava durumlarına bakıyorlar,kek verildiğinde önümüzdeki 45 günü etkilediğini hesap edenler yok.Kek demet artı yavru demek,çıkan yavruların yerlerinin balla doldurulması demektir .Bunu yapabilmek için yavruların çıkması için 21 gün gerekiyor 15 günde çıtaların bloke çalışması onun peşinden de açık balların de sırlanması gerekiyor.Bunların bir şablon içinde yapılması gerekiyor.Ülke olarak böyle bir şablonumuz maalesef yok.Ben bu gün kek verdim demekle olmuyor taa 45 gün sonrasını ve mevsim şartlarını düşüneceğiz bu işi yaparken.Şimdide kış arılarına kekin zararlarını yazalım.Yabancı ülkelere baktığımızda kekle doruğa çıkan kış arısı nüfusuna onlar neler yapıyor bizler neler yapıyoruz.Burada yapılan işlemler arıların ömürlerini kısaltmamalı yani arıları yormamak lazım.Yabancı arıcılar buna çok önem ve özen gösteriyorlar.Kış soğukları gelmeden hemen invert şurupla kovanlardaki tüm boş çıtaları bloke ettirmeye başlıyorlar.Verilen şurup miktarı bir seferde 5 litre civarında,her çıkan yavru gözüne hemen şurup basılıyor.Yaklaşık 15 litre şurup 2-3 hafta içinde kovana verilip yavru da sonlandırılmış oluyor.Kışın yavru demek riziko demektir.Arının olur olmaz işler yapması demektir.Burada neden adamlar şeker şurubu değil de invert şurup veriyorlar soruları sorulabilir.Kışa girdik artık yavru yok,yukarda da bahsettik bu arının da bir ömrü var bu ömüre zeval gelmesin diye invert şurup veriliyor.Arı şurubu alsın ve hemen depolasın diye.İnver şurubun diğer adı da yapay baldır balla aşağı yukarı aynı özelliklerdedir.Arı hiç yorulmadan tüm çıtaları bloke ediyor ve huzurlu bir şekilde baharı beklemeye başlıyor. Kış arıları pisikoljik olarakta rahat stok problemi yok.


Gelelim bizim yaptıklarımıza.Kışı olmayan yerlerimizde var orasıyla başka yerler karıştırılmasın.Yurtiçi kaynakları o kadar taradım kışın kek verin yada verilebilir diye bilimsel bir yayın yok.Kış olmayan yerlerde bile ekim ayında beslemeler kesilmiş ta şubata kadar.Arılara ne kek vermişler nede şurup.Kışa belli bir arıyla girdik.Bu arılar bizi bahara taşıyacak ve bu kış arılarınında yedeği yoktur.Hayvanlar kış salkımına girerken keki verirsek bu arıları acayip yormuş olacağız.Çoğu bırakın baharı kışın ortasında mevta olacaktır.Kış arılarının ömrünü kek vererek kısaltıyoruz.Arı kışın çalışmadığı zaman çok uzun süre yaşıyor,ama verilen kekler arıların ömrünü kısaltıyor.Şimdi tüm dünyadaki arıcılar yanlış bizmi doğrusunu yapıyoruz.Yada kışın arılara kek verildiğine dair kaynaklarımız nelerdir.Yapılan iş arının zaten tabiatına aykırıdır.Sıvıyla yaşayan arıya katı yiyecek veriliyor,yaz ortasında olsa bir hedefimiz var bir ölürse üç doğuyor.Kışın böyle bir ihtimalde yok kendi elimizle arılarımızı bahara daha zayıf çıkarıyoruz.Birde bahardaki arı kayıplarının bence nedeni budur,kışın sağ kalanlar baharda son nefeslerini vermekte.Baharda o kadar hızlı ölüm oluyor ki diyorum herhalde kovanlarda arı kalmayacak.Kış sakımına hazırlanmış arıya şurup ve kek vermek arının ömründen çok şeyler götürüyor.Bunu daha bizim bilim adamlarımız henüz yazamadılar.Belkide kekçilerle anlaştılarki yazamıyorlar.Birde kek satıcıları vardır üç kuruş kazanacağım diye insanları yanlış yönlendirenler,bunlar kek verin derken kaynakları nelerdir açıklasınlar arının üstünden keki eksik etmeyin demekle bu işler olmaz.Sonuçta bu yazıları bilim adamıyım diyenler yazmalıydı.Tabi yazdıkları yazılarında faydalandığım kaynaklar deyip,bir sürü yabancı yayın verecektir.Onlar ne zaman yazar bilmiyorum ama ,bizim oralarda aş deliye kaldı derler.

Not:Kış arılarının önemi yeni çıktı.Daha önce böyle söylemlerimiz yoktu,buna sebepte Almanya'daki kaynaklar.

ÇAĞDAŞ ARICILIK VE BİZİM GELENEKLERİMİZ


ÇAĞDAŞ ARICILIK VE BİZİM GELENEKLERİMİZ
Birkaç gün önce bir yazı yadım dı.Biraz tepki aldık desem.Tepkileri de anlamak mümkün değil.En göze çarpan eleştiriler ise kendi kendimi yalanlıyormuşum.
Şimdi ilkokula gidersiniz öğretmen eliniz alışsın diye size çizikler attırır.Dik,düz,yatay gibi.İşi ilerlettikçe şekiller değişir daha sonra ise harflere geçilir.Okula gidemeyenlerde meraktan evde siz ne yaparsanız onlarda yapmaya çalışır.Biz de internetle tanıştıktan sonra bir şeyler öğrendikçe hatalarımızdan vaz geçmeye gayret gösterdik.Zamansız kekde verdik,keke antibiyotik ilaçta kattık.Çünkü bu bizim adetlerimizdi ,gelenek böyle oluyor hatta olması gerekir diye düşünüyorduk.Sonra kaynakları okumaya ve yurt dışını izlemeye aldık.Yerli kaynaklarımız yetersiz.İzlemek için başka ülkeye yöneldik,Almanya bunların başında,zaten başka sitelerde izliyoruz ama hiç şimdiye kadar kışın arılarına kek veren yabancı sitede göremedik.Almanya da arıcı ise bağlı bulunduğu eyalet birlikleri arıcılarına ne yapması gerekenleri bildiriyor ve onun dışına da arıcılar çıkamıyor.Siz ruhsatlı ilaç bile olsa Almanya da üniversite onay vermediği sürece o ruhsatlı ilacı kullanamazsınız.Yani bizdeki başıboşluk ve saçmalıklar orada yok.Bizdeki saçmalıklarıda arıcı bilerek yapmıyor,yaptığının doğru olduğuna inanarak yapıyor.
Şimdi neden ikiciye bu yazıyı yazmaya gerek gördüm.Kaç gündür araştırmadık yer bırakmadım.Kışın salkımda arı beslemek diye girmedik site bırakmadım.Her şey 14 derecede kilitlendi.Tüm kaynaklar diyor ki,hasattan sonra arıyı besleyin ve kışa genç nüfusla girin,hatta çoğu kaynaklar nedense geleneğimiz keki bilmiyor ki teşvik için bile son bahar gelene kadar şurupla az,az besleyin diyor.Tüm kaynaklarda ise gene 15-20 ve 30 kilo arası kovanlarda kışın balı olsun.Çünkü güçlü bir kolonide bu bal moral gücü bakımından önemliymiş.Arıların topladığı balın tamamını almak bir daha toparlanamayacakları şekilde strese yöneltirmiş.Ama kekle alakalı bir türlü kaynak yok.
Dedim ya bu 14 derecede ne varsa her kaynakta bu var.14 dereceden aşağı düşünce sıcaklık,arıların kaslarının işlevi azalıyormuş.10 derece altına indiğinde sıcaklık uçmazlarmış.En önemlisi 7 derece altına indiğinde ise mutlaka arı felç oluyormuş.
İnternet kullanımı bizim arıcılığımızda ilkokul oldu.İnternet kullanmayalı başlayalı saydım 29 ay olmuş.Bu süre içinde o kadar şeyler oldu ki,ilk olarak güçlü kovanlara sahip olmadan yüksek verimde bal alınamayacağını anladık.Daha sonra anaarı üretimi ve kalitesi geldi,bir zamanlar larva transferi öğretenlerin dövülmekle tehdit edildiği bir ülkede,bir senelik arıcılar bile kaliteli anaarı üretmeye başladılar.İki sene içinde öyle bir gurup olduk ki inanılmazdı.Sonra bu gurubu bazıları yolunacak kaz,bazıları da merdiven olarak kullanmaya kalkınca tekrar başladığımız yere döndük .Geri dönmemiz bizim gibi paylaşımcılara bir şey kaybettirmedi.
Çok şeyleri aştık,aşamadığımız konular ise bir türlü eski geleneklerimizden kopamadık.Bunlardan birisi arılarımıza ne zaman ne vereceğimizdir.Aslında artık bir şablon var ama bir türlü şablona inanamadık ve biz arılara kek vermezsek arılarımız hayatta kalamaz korkusu var içimizde.Bu korkuyu da zamanla yeneceğimize inanıyorum.Gaye arılarımızı beslemekse neden yarım kilo kekle bir hafta uğraştırıyoruz ve kışa giren arıları yoruyoruz.Bu kış arılarının bir tanesi bile o kadar önemliki.Aslında kek vererek arılarımızı rizikoya atıyoruz.Herkes istediğini yapabilir.Fakat bizim gibi birkaç adım öne çıkanların ne dediklerine ve ne yaptıklarına çoğu kişi harfiyen uyuyor.Biz geçen sene ilk invert kek ve şurup tarifleri verdiğimizde hemen bunu uygulayıp başaranlar olmuş.Arılarınıza salkımdayken kek verdiğinizde bu yavru ve hareket demek olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız.Soğuk havalarda yavruya yatan arıların su ihtiyacı olacak,su almaya giden arılarınız felç olup ölecektir.Bu konuda kaynak bilen varsa göstersin.Kış gelmeden tüm kaynaklar diyor ki kovanın kışlık balı yoksa karşılayın ve bahara kadarda bir şey yapmayın.
İkinci vaz geçemediğimiz ortada hiçbir şey yokken arılara ilaçlar verilmesidir.Şurupta kekte mutlaka bir şeyler katmaz isek iş yarım kalıyor hissi içimize oturmuş.Bazıları da ilaç denilince başka şeyler anlıyor.Malzemecilerde birliklerde kendilerine sunulanları yasal biliyor.Bunları ben bilinçli olarak bazen gündeme taşımaya çalıştım.Bazı direk antibiyotik tavsiye eden haberleri yayından kaldırttım.Bende bilmeyerek çok şeyler kattım.Geldiğim nokta ise artık keklerinize vitamin katabilirsiniz deniliyor artık onu bile keke karıştırmıyorum.Son bahar gelmeden yaptığım kekin 20 kilosu hala evinde durur.Yavru için teşviğimi yapıp artanı bahara kaldı.İçeriği ise sadece bal ve şeker.Ben bazı şeyleri aştım ama ya yeni başlayanlar ne yapsın.Malzemeciye gittiniz,benim 2-3 kovan arım var neler lazım dediğinizde önünüze bir sürü ilaç konuluyor.Gel işin içinden çık.
Bu yazı bir şekilde sonlanması lazım.Fakat o kadar çok sorunla karşılaşıyorsunuz ki.Sizin hiçbir bekletiniz yok.Anaarı üretimini öğretiyorsunuz sizi herkes anaarı üreticisi sanıyor.Yada bu bir şeyin peşinde diyorlar.Belki de sanal arıcılıkta benden daha problemli kişi yoktur.Karşıma almadığım kalmadı.Yıllarca herkes ne şişe nede kebaba dokunmuş.Arıcılık camiasına baktığımızda o kadar çok unvanlı bilim adamımız var ki.Arıcılıktaki yerimize baktığımızda da yerimizin burası olduğuna ben isyan etmişim.Zonguldak a gittik,tv programı var.Gündüz hem geziyoruz hem sohbet ediyoruz.Selahattin ağabeyinin bana söylediklerine bakın.Bunları aslında bana söylerken de diyor ki,ben birisini 5 kişiye sorarım 3 kişi iyi derse işlem tamamdır.Senin için bırak şu ameleyi,boş ver o salağı.Evet Bu yüzüme söylenenlerdir.Arkamdan neler söylendiğini bir düşünün.Peki bunları sıradan arıcılarmı söylüyor kesinlikle hayır.Bazılarının anaarı işini bozmuşumdur,bazılarının ilaç işine takoz koymuşuzdur,bazılarının kek satışlarını etkilemişimdir,bazı bilim adamlarına yatın bakalım demişimdir.Bunlara bir sürü nedenlerde eklenebilir.Salak geri zekalı ameleliklerin yanına birde magazincilik unvanımız oldu.Siz bana neyi uygun görürseniz ben oyum.
Sonuç bazıları ilk okulda verilen çizgileri çizmeye devam ederken bazıları harfleri öğrendi,yazmaya başlayanlar olmuş.Yerinde sayanlara da yazanlara da saygı duymak lazım.

21 Ekim 2008 Salı

ÖĞRENMEYE DEVAM EDİYORUZ

ÖĞRENMEYE DEVAM EDİYORUZ
Arıcılıkta arıcının zamanında yapması gereken işlemler.Ülkemizde yerel kaynaklar arıcılığımıza çoktan beri yetmiyor.Dış kaynaklara ve kültürlere baktığımızda,ülkemizde bir çok arıcı arkadaşımızda gereksiz işler yapmaktadır.Bu hatalar o kadar büyük riskler taşıyor kimsede farkında değil.Bu hatayı yapanlar birilerine örnek olmaya çalışan kitle olunca işimizin ne kadar zor olduğunu düşünün.Şimdi doğal yaşam sürdüren mağarada veya ağaç kovuklarında yaşayan arılara şurup ve kek veren var mı.Bunlar balları bol olduğu için yılardır o ortamda yaşamaya devam ederler.Bizlere de bir haller oldu,kış salkımına hazırlanan arılara kek vermeye başladık.Bunu hiç kimse mantıklı bir şekilde açıklayamaz.Keki niçin veriyorduk arılarımıza,yavru yaptırmak için.Peki kışa girerken bu kek neyin nesi.Bu zamanda verilen kek kovan içinde yavru faaliyetlerini başlatacak ,kış günü hastalıklara davetiye çıkaracaktır.Gerçekten besleme yapmak isteniyorsa koyu şurup verilmeli ve çıtaları balla bloke etmeliyiz.Yurt dışındakileri madem örnek alıp onların bizden daha ilerde olduğunu düşünüyorsak onların yolundan ilerlemeye devam etmeliyiz.Şimdi kek vermenin başka bir zararı daha var.Kovan yavruya yattığında hem işçi arıları zorlayacak ve içerde stokların azalmasına neden olacaktır.Çünkü verdiğiniz kekten çok fazlası içerde harcanacaktır.Zor şartlarda yavru üretmeye çalışan kovanın su ihtiyacı olacaktır,suya giden üç arıdan biriside ayrıca geri gelemeyecektir.Nedeni kovan içi sıcak olacak ihtiyaç için dışarı giden arı konduğu yerden kalkıp gelemeyecektir.Şimdi kış değil diyeceksiniz ama bu çünkü yumurta kasım ayında arı olacak ve 10-15 gün öncesi İç Anadolu dan buz resimleri vardı bazı bloklarda.Biz bu işleri yaparken elimizde bilimsel bir çalışmamı var,oda yok.Herkes kafasına göre bir şeyler yapma çabasında ve yaptıklarının nelere mal olacağını düşünende yok.Bir çok yerden yavru çürüğü haberleri alıyorum insanlar bunlara ilaç soruyor,ilaç arıcılığı adam gibi yapmaktan geçiyor.Yazımın başında dedim ya ülkemizdeki kaynaklar arıcıların ihtiyacını karşılamıyor diye.Bunlara birde malzeme üretip satanları da dahil edeyim.Kışın arıcılara kek üretip olayları körükleyenlerin başında gelirler.Bu sene çok tecrübeler kazandık.Arı ırkı ne olursa olsun bal sezonuna kuvvetli girdimi hepsi bal yaptı.Sorun arıyı bir arada tutmak.Almanya da bir arıcımızın olması bizi o kadar bilgi sahibi yapıyor ki.Keşke her yabancı ülkede bir Mehmet Yüksel olsaydı ama maalesef yok.Almanya’daki arıcılık kültürünü bedavaya bize aktardı.Yaptıkları tamamen mantıklı.Almanya da kış ve ilkbahar beslemesi diye bir şey yok.Temmuz ayı sonu son bal hasadı yapılıyor,hemen peşinden varova mücadelesi yapılıp hemen kek vermeye başlıyorlar.Bu keklemek o kadar önemli ki ben bile hala yeni yeni kavrıyorum hadiseyi.Arı başı boş bırakıldı mı öyle geri gidiyor ki anlatması çok zor.Nasip olursa göreceksiniz bir kovanım kata bal atıyor şu an.Geri giden arıyı öyle sonbaharda kış gelmiş bir iki kilo kekle adam edemezsiniz.Temmuzda keklenen arı son bahara güçlü giriyor bizim bu bölgelerde de eylülde falanda beslenmez zaten dışardan bal polen gelmekte.Almanya modelimize bakarsak orada eylül sonu karakıştır.Adamlar orada ne yapıyor,ellerinde karniyol diye bir arı var.Beslendiğinde atağa kalkan hızlı gelişen bir arı.Kekle besleyip besleyip kovan arı dolduğunda fireni de aşırı şurup vererek yapıyorlar.O kadar çok şurup veriyorsun ki arılar tüm gözleri doldurmaya başlıyor.Anaarı ne kadar kabiliyetli olsa da artık yumurta atmaya yer bulamıyor.Zaten tüm petekler doldu mu arıda rahatlar.salkım moduna giren arı artık hareketleri yavaşlıyor.Havalar soğuyor ve kış boyu çıta başı bir buçuk kilo şeker verilmiş kovana nisan ayına kadar dokunmuyorlar.Yani kış ve bahar beslemesi diye bir kültürleri yok.Birde bu arı kışın vıcık vıcık kovan arı dolu baharda da aynı çıkıyor.Birde bizdeki arıcılığı lütfen siz kıyas edin.Varmı şimdi 10-15 çıta arılı kovanı olan,bende yok sizi bilmem.Almanya da ki bir yılın küçük bir özetini anladığım kadarıyla yazmaya çalıştım.Herkese kolay gelsin.


http://bengittim.blogspot.com/2008/10/renmeye-devam-ediyoruz.html

25 Eylül 2008 Perşembe

VARROA MÜDALESİ VE SORU İŞARETLERİ

VARROA MÜCADELESİ VE BİR SÜRÜ SORU İŞARETİ
Son baharda yapılması gereken en önemli işlerden biri varroa mücadelesidir.Bu mücadele yapılırken benim bile bir sürü şey kafama takılmakta.

İlk olarak kimyasallara bir göz atacak olursak.Etken madde olarak amitraz ve fulimetril kullanılıyor.Amitraz dediğimiz kenazın içinde bulunan etken maddedir.Kenazı kullanmak yasak ama birileri buna ruhsat alıp kartona emdirip size satarsa yasal oluyor.


Bir başka etken maddemiz ise fulumetrildir,bu maddede baytikol denilen kene ilacında vardır.Arıcılar bunu bir şekilde varroaya karşı kullanırlarsa yasak,ama birileri bunu plastiğe emdirip ruhsat alıp satarsa yasal.Doz olayına bakıyorum 1-6 çıtalık kovana bir adet asın diyorlar.Daha yüksek mevcutlulara 2 adet asın diyorlar.Benim kovanım 20 çıta arı desem diyeceklerki 3 tane as.Arıcılar bir şekilde bu bahsedile etken maddeleri formuller bularak kullanıyorlar.Hem yasal hemde yasal olmayan şekilleriyle.



Gelelim asidlere.Başta formik aside degineyim.Ülkemizde formik asilde mücadele henüz sonuç alınacak şekilde kullanılamıyor.Bu ne demek derseniz,kovanda günlük 8 ile 12 ml olması gerekiyor buharlaşan asidin miktarı.Hiç birimiz daha bir günde buharlaşıp uçsun diye bu dozu kovanına vermemiştir,bende dahil.Az dozlar ve pedlerde verilenler boşuna arıcıyı ugraştırıp yormaktadır.Yukarda verdiğim ölçü miktarı Mehmet Yüksel’in uyguladığı doz ve asid 85 lik.Bizim kulladığımız formikler ise 65 lik artık dozun kaça düştüğünü düşünün.Ben formik asidi en son şu şekilde kullanmayı düşünüyorum.Kovanı açıp çıtaların üzerine birkaç kes katlanmış el kadar beze formiği enjekte edip daha sonra dört gün arayla bu işi dört sefer yapmayı.Ben bunu uyguladım.Sabaha bez kupkuru oluyor asitte tamamen buharlaşmış.Ama doz konusunda korkuyorum Almanya’daki kadar yüksek vermekten.


Bana göre en etkili ve kullanılması kolay oksalik asiddir.Çıtalara bulaştırılmadan kovanda yavrunun en az olduğu dönemde.Çıta aralarına dökülerek arılarla temeasın sağlanması gerekmektedir.Bu asid formik gibi insana da çok zarar verici bir şey değil.Formikte hata yaparsanız işler sakat.



Birde organik denilen karışımlar var.Bunlar arıların üstündeki varroaları öldürmeyip,çok mentollü bir şey olduklarında.Varroları arının üstünden düşürüyor,yere düşen varroa gene arının tepesine biniyor.Bu karışımları kullanırken kovan alt zemininin elek telli olması gerekiyor.Elek telinin altınada tava turu bir şey konuyor içine yağ türü bir şey sürerseniz düşen varoa orada yapışıp kalıyor.Yani ülkemizde bu tip kovanlar olmadığı için bu mentollü organik ilaçlar bence saçma.Bu mentollü karışımların bir başka sakat tarafı ise kovan kokuları aynı olduğu için yağmaya sebep olmalarıdır.Çünkü herkes aynı kokuyor,istediğin kovana gir çık.


Birde doğal yollarla mücadele var.En son çıtaları boş bırakıyorsunuz.İşçi arılarda bunlara erkek gözlü petekler örünce,anaarı erkek yavru yaptığında varoalar erkeklerde ne buluyorsa doluşuyor gözlere.Bu yöntem baharda ve yaz aylarında yapılıyor.Yöntemin başarısı ise bu yolla varroların yüzde ellisi yok edilmiş oluyormuş.Erkek yavrular kapandığında çıtanın içindeki yavrulu peteği kesip alıyorsunuz.Varroa o kadar zararlı ki bunu anlayamıyoruz.yavru aşamasında işçiye musallat olduysa o arı bize göre sağlam görünse de aslında sakattır.Nasıl kaliteli anaarı süper bir şeyse,işçilerinde bence kaliteli olması lazım.Sakatlanan ve gelişemeyen işçi hiçbir işi tam yapamamaktadır.

Arıcılarımızın varroa konusunda en ilginç söylem ise şudur benim kovanımda bir tane varroa yok,ama kanatsız arı çok demeleri.

3 Nisan 2008 Perşembe

"ARI ÖLÜMLERİ"VE SORUMLULARI


"ARI ÖLÜMLERİ" VE SORUMLULARI
Dün malumunuz iyi gezdik.Bizim için önemli malzeme ve bilgiler var.İşinize yarayacak malzemeleri blog’da resimlerle anlattım.Burada asıl konu arı ölümleri.Şimdi dün yaptığımız görüşmelerde 5 kişide hiç kayıp yok diyebiliriz.Bu çok önemli bilgi bizce.Öbür taraftan yüzlerce kovan sönmeleri ve arısı kalmayanlar.Bunlar neden başımıza geldi ülkemizde bunu ne araştıran bir kurum nede bir sürü diplomalımız olmasına rağmen araştıran üniversite var.İki senedir hiçbir aklı başında bilgilendirme olmadı, bizim gibi amatör ruhlu arıcıların söylemleri gündeme oturdu ve söylediklerimizde doğru çıktı.Son iki senedir bu bölgelerde kış olmadı diyebilirim.Arılar salkıma kış olmayınca da giremiyor ve devamlı uçmaktan ömürleri bitiyor ve kovanlarda hızla arı sayısı düşüp bahara çıkamamıştır.Bu uçuşlar neticesinde mevcutları yüksek olan arılarda dışardan mevsim itibariyle nektar gelmediği için depolarını boşatıp açlıktan ölenlerde oldu.Geçen 2007 yılı daha da berbat geçti ilkbahar ve yaz ayrıca sonbahar çok kurak gitti.Arılar kuraklıktan çok etkilendiler,mevsimin hiç birinde yeterli nüfusa ulaşamadılar ve kışa her zamankinin yarısın da bile kışa giremediler.Pınar hisar’daki görüştüğümüz arı kaybetmeyen beş kişi,arıları Ağustos ayından beri beslediklerini söylediler.Hatta biri Recep kardeşimiz arımın üstünden hiç kek eksik olmadı dedi,yaklaşık yanılmıyorsam 80 kovanı var hiç fire yok.Şimdi bu beş kişi aynı yerdeki arıcılar diğerleri dökülmüşler.700 kovandan 350 kayıp veren var,50 kovandan bir tane kalan var felaket fireler var.Şimdi bazıları atılan ilaçlara falan buldular.İlaç atıldıysa bu arılarında sönmesi lazımdı.Bence biz arıların gidişatını takip etmedik ve son iki senedeki iklim değişikliklerini kaçırdık ve bunlar başımıza geldi.Dün bayağı verimli geçti diyordum ya dünya arıcılığı yalayıp yuttu biz yeniden keşfetmeye çalışıyoruz dedi Murat Çakır kardeşim.Her şey araştırılmış sonuçları var daha biz arı beslemesini bile bilmiyoruz.Kek mi versek? şurup mu ? bunu çözemedik ben her zaman derim ki,arınıza verinde ne verirseniz verin derim.Sonuç şu arılarıyla bilinçli ilgilenlerin kovanları sönmedi.Saldım çayıra Mevla’m kayıra diyenler,şimdi sorumlu arıyor.Suçlu aranabilir ama ilk suçlu kendileri.Biz arıcıların sahibi yok kendi göbeğimizi kendimiz kesmeye çalışıyoruz.Çok güzel yollar aldık,birkaç sene içinde bu sanal arıcılık benim görüşüm vaz geçilmez arıcılık üniversitesi olacak tüm arıcılara.Bir seneyi yeni geçmemize rağmen elimizde büyük resim arşiv ve bilgi topladık..Keşke diplomalılarda bizim kadar şu ülkeye katkı sağlasalardı.Diplomaları alıp yattılar bilgilerini paylaşmadılar.Ben haberi kaçırdım sanırım,dün büyük şef dedi ki,İsmail kembiloğlu bir haber yaptı 15-20 gün filan oldu dedi.Bende hafızamı yokladım hiç bir şey hatırlamadım ,dedim ki neydi haber.Haberde bir Alman üniversitesi açıklama yapmış,demiş ki bu sene her seneki gibi olmadı,herkes şu güzel günlerde arılarının yiyeceklerini kontrol etsin fazlada karıştırmasınlar diye.Yani birileri diyor ki tehlikeli bir mevsim yaşadık aman dikkat,bizde ne bir uyarı ne de bir önlem bir sürüde diplomalımız var.Şimdi bu bilgi paylaşmayanlar için ayrı bir not düşeyim.Biz Müslümanız ama ben bile tam olarak kitabımızı baştan sona kadar Türkçe’sini okumadım.Bir Hıristiyan mutlaka incili baştan sona okur.Bizim kitabımızın Cuma süresi vardır.Bu sürenin altıncı ayetinde derki açıklaması.Kitap yüklü merkepler gibi olmayın yani eşekler demek ister.Burada anlatılmak istenen bildiklerinizi ve öğrendiklerinizi yaşayıp başkalarına da öğretmezseniz,Bir eşek var ona ne kadar kitap ve bilgi yüklersen yükle kime faydası olur ki.Bazıları diplomalar aldılar kitap ve bilgileri yüklendiler ama hakkını vermediler,işleri o kitap ve bilgileri hem yaşamak hem de bilmeyenlere yaymak olmalıydı.Herkes bir gün çekip gidecek buralardan,eşek ve adamlara orada bakacağız.İnşallah adam gibi olanlardan olmak dileği ile.

Not:2008 yılı sonrası öğrenmiş oldugum bilgiler kekin arılara sadece kurakta yavruyu devam ettirmek için verildigi yönündedir. Kış aylarında kek vermek kardan çok zararlara neden oluyor, arıları yorup nufusun büyük bölümünü kırıyoruz.(06/01/2010.)

Gönderen Ali Türk zaman: 10:24 PM

5 yorum:
muratakın dedi ki...
Alicik sen kafanı yorma. bu sanal alemdeki arıcılar paylaşımcı olmak amacıyla buradalar.Bu şekilde yollarına devam edeceklerdir.
11:54 PM
kadıoğlu dedi ki...
evet sayın bakanım murat abinin dediği gibi bizler sen ve senin gibibir kaç dostumuz sayesinde bu kervana dahil olduk ve inşallah da artarak yolumuza devam edeceğiz vede yüklenmiş olduğumuz bilgileri her zaman etrafımıza yaymaya çalışacağız allahın izni ile inşallah gelki diplomamızda yok ama!!!!
12:20 AM
Ali Türk dedi ki...
Abiler bilim adamları makale yazmazsa bizler yazarız,sizde gözlemlerinizi yazın.Her şeyi detaylı araştırın,birkaç basit olaya kitlenmeyin.Birde bu tür konularda detayları başkalarıyla konuşmak bilmeceyi daha kolay çözmenizi sağlayacak.Arısı ölmeyenlere neler yaptın diyorsun diyopki devamlı besledim ,bu iş bu kadar basit işte.Beslenmeyen arı kovanları gümledi.Besi olmayınca mevcutlar azaldı birde yanlış ırklara aman dikkat edin.Dün başka bir konu daha vardı italyan arısına demişlerki trakyada bu bölğenin arısı::)))İtalyan arısı Akdeniz arısıdır ayrıcada İsrailde kullanılıyor ve çokta verim almışlar.Onlar bizi gibi boşa kürek çekmezler.İsraille ikliminizi bir karşılaştırın bakalım:::))
11:20 AM
yalovalı arıcı dedi ki...
sayın üstad ali bey o diplomalı eşekler senden benden bizden daha fazla bişey bilmiyolar zaten.Bizim burda arılardan sorumlu görevli ziraat mühendisi var arının A sını bilmiyor varsın eksik olsun onların bilgileri.Biz bize yeteriz vede yeteceğizde...
5:42 PM
onderharman dedi ki...
ali bey abicim,zaten sen bizim gönlümüzde doktorsun profesörsün insanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır der yüce peygamberimiz.senin insanlara faydan olmadığını söyleyen yalancıdır.

1 Nisan 2008 Salı

FONDON ŞEKERİ YAPMAK

Date: Wed, 26 Mar 2008 13:59:42 +0200From:

perrospan@gmail.comTo:

ilhamiuyar_41@hotmail.com

Subject: good day my friend !! <>

Good day my friend ! The recipe to fix a ! If you put 50 kilo of sugar needed to add 11 kilo of water and two spoons citric acid! The mixture should be boiled until the 117 degrees Celsius! After must go through the machine, which was to confuse and while frige! It is an excellent food for bees! It is like the Deutsche APIFONTA !!! if you want any thing informeison !!!! i am a here! have a nice day!!!

Bu da bizim kardeşimizin bire bir çevirisi:

İyi günler arkadaşım! Şekeri sabitlemek için bir reçete. Eğer 50 kilo şeker koyarsanız 11 kilo su ve 2 kaşık sitrik asit eklersiniz. Karışım 117 dereceye kadar kaynatılacak. Sonra makinada katılaşıncaya karıştırılacak. Arılar için mükemmel bir besin! Alman apifontasına benziyor! Eğer başkaca bir bilgiye ihtiyacın varsa ben buradayım. İyi günler

Ali Türk
Chaniabe'ye teşekürler ediyorum keşke kendisiyle bir konuşma imkanım olsaydı.Burada şunu kastediyorum,hazır fondon şekerini arılarımız alırken zorlanıyor,bunuda almada sorun yaşarlarmı yada kıvamını daha cıvık tutabilirmiyiz.Kışın bazı arkadaşlar pudra şekeri ararken kovan bile öldürdüler açlıktan keşke bu yöntemi bilseydik.Piyasada arı beslemek için ucuz şekerler bulunabiliyor yani anlatmak istediğim kendimiz bunu yaparsak en fazla 2 ytl mal olur 1,5 ytl nin altınada düşer,önemli olan yöntemi bilmekti bunuda herkesle paylaştık.Yapmak içinde öyle ahım şahım bir tesise gerek yok,şimdi bir kaşık sitrik asid kaç mg geliyor onu bulup bunu bir kaç kiloda yapmak veya denemek basit olacak.Herkese kolay gelsin.


Ayrıca bu fondon şeri yapımımın filimleri bu linki tıklarsanız orada görsel olarakta var.Bizlere dışarda içerde yardımcı olanlara teşekür ediyorum,ayrıca eksiklikler varsa diye orjinal mesajda var.


http://chaniabee.blogspot.com/2008/03/2.html

http://chaniabee.blogspot.com/2008/03/1.html

Bu yazıya başka katkı yapanlar oldu.Buda bizim uygulama yaparken işimizi kolaylaştıracak.

2 yorum:ŞEKERLİ dedi ki...Ali bey paylaşımcılığınıza teşekkürler. Bu konuda yaşadığım tecrübeyi sizinle paylaşmak istedim. Ben bu kış bal ile yapılan kekin yerine bahsetmiş olduğunuz yabancı arıcıların BEE CANDY dedikleri şekerlemeyi kendim yaparak kullandım.Daha önceki yıllarda bal ile yaptığım keki arılara verdiğimde arılar bir kısmını dışarıya atıyordu.Bu şekerlemede bu sorun olmadı.Benim tarifim;2 fincan şeker,yarım fincan su daha önceden kaynatılmış, 1/8 çay kaşığı tartar kreması (tartarik asit)Şekeri,suyu,çay kaşığının sekizde biri tartar kremasını bir kabın içinde birleştirip ocağın üzerinde 114ile 117 derece arasında kaynatılıyor.Burada dikkat edilecek husus ocağın üstüne konduğu andan itibaren ara verilmeden karıştırılması.Şekerin yanmasına kesinlikle izin verilmemeli.Termometreniz yoksa kaynamaya başladıktan bir müddet sonra süt gibi kabarıp taşma noktasına gelecek, karıştırmaya devam edip aşağı doğru çekildiğinde ateşin üzerinden alıp el ile dokunulacak sıcaklığa geldiğinde mikser ile beyazlaşana kadar çırpılacak.Bu karışımı kullanıp attığımız plastik tabağın içine dökelim.Soğuyunca tabak ile beraber çerçevelerin üzerine ters çevirip bırakalım.Kesinlike akmaz.Fazla miktarda yaptığımız şekerlemeleri kurumaması için Havayla temasını kesecek kaplar içinde saklamalıyız

.d.m.t dedi ki...

Limon tuzu dediğimiz şey sitrik asitin ta kendisi! Marketten rahatça alınabilir ve denenebilir. Bende limon tuzu alınca deniycem. Daha olmadı kendim yerim!Size bir şey sorayım; arılara sıvı besleme yaparken şekerle suyu birlikte kaynatmıyoruz, çünkü arılara zararlı hale geliyor. Bu tariflerde suyla şeker birlikte kaynıyor sanıyorum; yada neredeyse kaynayacak hale geliyordur. Bunun arılara olumsuz bir etkisi olur mu?

Ali Türk de dediki::))

İlk olarak şunu belirteyim,asid dendiginde nedense sıvı geliyor aklıma ve bana deselerki yüz tane asid koyup sitrik asidi seç kesinlikle limon tuzunu seçmezdim.Çünkü o asid degildi bana göre limon tuzu ::(((

Demet kardeşimin sorusuna gelince 120 derece yi geçmedikçe arılara zararı olmadıgını öğrendik.120 dereceyi geçtimi karamel oluyormuş ve arılara zarar veriyor,akide şekerleri 120 ve üstündeki dereceleri geçince yapılıyor.Bu gidişle şekerlemeci olacağız cemaatçe::)))

29 Şubat 2008 Cuma

ARILARIN ÖLÜM NEDENLERİ

Ben bu sene değişik arıcılar tanıdım,gerçi bir iki saat görüştük ama çok bilgiler edindiklerim oldu.Bunlardan biri Ordu’lu Yücel’di.Ordulu arıcıların bilgisi bana göre ülkemizde bir numara.Yücel yazın bana dedi ki arı dışarıda kar olsa bile avuç içi kadar içerde sürekli yavru yapar.Şimdi buradan yola çıkarak arı ölümlerine çözümlerimi deriz,arıların ölme nedenlerimi deriz benim tespitlerimi aktarayım.Şimdi arılarımızı daraltmadık,olacaklara bir göz atalım.Koskoca kovanda iki çıta arımız var ve 10 çıtasıda ballı.Bu balların bu arıya zarardan başka faydası yoktur.Bu arıyı en fazla üç çıtada tutmalıyız.Neden üç çıta aşağıda not düşeceğim.Şimdi bu güçteki arıyı 10 çıtada bıraktık,arı içersini bir türlü ısıtamayacak.Isıtamadığı için yavru üretimini otomatik olarak durduracak.Arı içersini ısıtmak için tırmalamaya başlayacak,habire bal yiyecek bulundukları çıtalarda bal bitti,diğer çıtalara yönelecekler,ısı az olduğu için diğer çıtalardaki balların sırını açamazlar bana göre.Ve kaçınılmaz son bal var polen var arı açlıktan öldü.Asıl sorun burada yeterli ısı olmamasıydı.Isı olamayıp tüm faliyetler bittiği için kovanda nineler ve dedeler kaldı,nine ve dedelerinde ömrü kısa olur.Bir gün gittiğinizde selayı siz verirsiniz.Koloni içindeki nüfus kademe zinciri bozuldu mu tamiri bana göre yok.Arı sütü salgılayacak arıya ihtiyacınız varsa bunu genç arılar yapar.Kovanda yavru üretimi durdu mu zincir kopar.

Şimdide kovanı daraltık.Gene on çıtası ballı iki çıta arıyı daraltık,üç çıtada bıraktık.Burada daralma işleminide anlatayım çoğu kişi bölme tahtasını koyuyor dartlık zannediyor.Daraltmada bölme tahtasının etrafından hava giriş ve çıkışı önlenmeli.Benim uyguladıgım yönten var bölmeyi çuvalla yapıyorum.Benim imkanlarım kısıtlı bölme tahtam yok,olsa bunları saklayacak bir arılığım yok.Arıcıların yanıldıkları noktalardan biri bana göre bu,bölmeyi koy gerisi tamam sanıyorlar.Kış geldimi pencereleri sıkı sıkı kapatıyorsunuz bu yetiyor mu yetmiyor yarık ve çatlaklara sünger yapıştırıyoruz bunuda aynı düşünün.Konumuza dönersek.Kovan güzel bir şekilde daraltıldı,arı bu alanı çok rahat bir şekilde ısıtır.Isı olunca içerde az az yavru yapar.Bu yavrular içerdeki arı ailesindeki nüfusu devamlı dengede tutar,yani evde anne var baba var çocuklar var,her kuşaktan nesil mevcut.Bu arının sönmesi imkansız sadece aç bırakmayıp ara sıra bunu kontrol edip yedekte bal varsa çıta bal vereceğiz içerdeki arıların balını azalttığı çıtayıda ellerinden alacağız.Elimizde balımız yoksa arılarımıza kek vermeliyiz.Ama bu arı hep üç çıta kalacak bahara kadar.Bu anlattıklarımı ben uyğuluyorum son üç yıldır arı kaybım yok.Şu saatten sonrada olursa benim ihmalimden olur oda aç bıraktığım içindir.Diğer önemli konulardan biriside son bahar beslemesi,arıyı sıkıştırmadıktan sonra aylarca besle sonuç sıfırdır.Bence en önemli konu sıcaklık bunu sağlayanda sıkıştırmadır.Bir başka konu Varroa mücadelesi,bu varroa bana hiçbir zaman zarar veremedi diyebilirim.Vermiştir ama kovanımı söndürmedi.Zaten arıcılığı bilirseniz ve arılarınızla ilgilenirseniz,bu varroa mücadelesini atlamanız imkansız.Bir başka konu kovan ağızlarının daraltılması ben genelde kışın 2-3 cm civarında tutarım.Burada şunuda belirtelim burası Gebze İstanbul iklimiyle aynı ,ama daraltma ve kışlatma ülkemizde bazı bölgelerde kovanlar içeri alınıyor,aylarca arı salkımda kalıyor.Bir başka konu havalandırma ve rutubet,bana göre bu bölgede bu sorun olmaz arı fazla salkımda kalmıyor.Sıkıştırmanın önemini sıkıştırma zamanı ben filimleyip,yayınladım.Demek ki arısı sönenler dikkate almadılar.Filim aşağıdaki linkte.Ben bunları yazarken atmıyorum.Önünüzde bir model var.Bu modelde doğru ve yanlışlarımı sizlerle hep paylaşmışım.Benim yöntemim bana göre başarılıdır.Üç yıldır kayıpsız bahara çıkıyorum.Örnek aldığınız kişilerin uygulamalarına bakın.

Ayrıca tüm bu önlemleri aldınız,arınız bölgenize uygun bir arı değilse gene sönecektir. Bunu şu şekilde izah edeyim Muğla ve İtalyan arısı sıcak iklim arısıdır.Bu arıları doğuya götürürseniz bir kovan bahara çıkarma şansınız yok.Soğuk ve yüksek rakım arısını sıcak olan sahil kesimlerine getirmişseniz gene bu arılar söner .

Bu linkte uygulamalı arıcılık filimleri var.

http://karakovanari.blogspot.com

15 Ocak 2008 Salı

ANARI ÜRETİMİ

1- Bu benim üretmiş olduğum anaarılardan biri,özellikle bunu seçtim bir asalak ayağını ısırmışı.Karıncayı işçi arılar öldürmüştü ama karıncanın çenesini tırnak makasıyla açmıştım::)))
2- Arıcıların kendi arılarını kendi üretmesi.Anaarı üretebilmek için yapılması gerekenler.İlk olarak kuvvetli bir kovan seçilmeli.Şimdi yapılacak olanlara bir göz atalım,Yukardaki resimde dikkat ederseniz,bir sürü erkek arı var,bu işe başlandıgında erkek olmasa bile kapalı erkek arı gözlerini görmeniz lazım.En önemli konulardan biriAna üretilecek kovan çok iyi varroa mücadelesinden geçmeli.
3- Bu kovanın anaarısı birkaç çıta arıyla başka kovana alınmalı.bana göre ilk başlayanlar için tüm larvalı ve yumurtalı çıtalar arıları silkelenerek,başka kovanlara verilmeli.Çünkü bu sizin başarı sansınızı çok artıracak ve verdiğiniz larvaları kabul etmek zorunda kalacaklar.Anaarı üreteceğiniz kovanda yaşlı larva bile olsa, arılar gidip yaşlı larvalardan anaarı üretmeye kalkarlar,buda sizi hayal kırıklığına uğratıyor.
4-Bu herkesin rahatlıkla yapabileceği,anaarı meme başlanğıçları,yapımını filimlerde ve resimlerde gördünüz.
5- Anaarı meme veya yüsük deniyor,bir parçaya monte edilmeliki,çıtadan rahatlıkla alıp başka yere verilebilmeli.
6- Onun için kafanıza hangisi uyarsa o malzemelerden bu aparatı yapın.Resimde mısır sapından yapılmış janter parçası var.
7- Burada yüsüklerin bir tahtaya veya mısır sapına tutturulmuş şekli görülüyor.
8-Bunlarda hazır janter ekipmanları birbirine geçen özellikle anaarı üretimi için yapılmış,pilastikten parçalar.Yanlız şunu burada belirtiyim,hiç bir profesyenel anaarı üreticisi şu yukardaki plastik olanları kullanmıyor.Bizim gibi hobiciler kullanıp birde olmazsa yapamayız kanısı var bunu bir kafanızdan silin.
9- Malzemeler bitti hazır vaziyette duruyor bir başka püf noktasıda ben daha önce yapmadım ama öneriliyor.Tranfer yapacagınız çıtaya yüsükleri monte ettiniz,bunu şurup veya bal sürüp kovana koyarsanız bu çıtayı arının daha iyi sardıgı söyleniyor,ben bunu yapmamıştım.
10- Tranfer günü anaarısı alınmış kovanı açıyoruz.Tüm çıtalar kontrol edilecek hemde silkelenerek,tüm anaarı gözleri bozulacak,larvalı çıtalarıda alacaksınız,ilk yapanlar tüm larvalıları alsınlar,kapanmaya yaklaşan larvalar aslında alınmaya bilir ama ilk yaptığımız ve başarmak için çabaladığımız için ne kadar yumurta larva var hepsini alın başka kovanlara verin.
11- Bu memeler temizlenir ve bir kaç tanesinin sütü alınır.
12- Memelerin koparılıp atılmış hali.
13-Dıştan sağ tarafa bir ballı çıta,yanına bir ballı daha,yani kovanın arkasındayız sağ tarafta iki çıta ballı çıtamız var,içteki çıta sırsız ballı olursa çok iyi olur.
14- Bunu tranfer yapılmış bir çıta olarak kabul ettik,yani tranfer bitti kovana vermek üzere bekliyor.Sağdan üçüncü çıta bu çıta olacak.
15-Kovanın dördüncü çıtası,bu şekilde polenli bir çıta olacak,daha önceden araştırıp bu kovana başka kovandanda polenli çıta getirilebilir.Bu kadar çok polenli çıta yoksa aşagıdaki gibi ballı ve polenli çıta konulacak.
16-Bu çıtada polenli çıta olarak kullanılabilir.Erken ilk baharda anaarı üreteceksek,kıştan çıkmış arılarda aşırı polenli çıta bulmak zordur.
17- Kovanımızda böyle kapalı yavrular kalabilir.
18- İkici bir posta daha yapacaksak larva transferini,bu kapalı yavrular bizim gene işimize yarayacak ve lazım olacaklar.
19-Burada sütlü bir meme görüyorsunuz,bir kaç tane böyle memenin sütünü enjektörle çekiyoruz.Birde küçük kaba temiz ve az bir su koyuyoruz.Enjektörün içindeki sütü suyun içine boşaltıp,tekrar gene çekecez,bu işlemi seri şekide yaparsak suyla süt tamamen karışacak sıvı bir hal alacak.
20- Burada sıvılaşmış sütü kola kapagına doldurdum,Tranfer edecegim memelere azar azar damlatıyorum,larva kaşıgının ucunu sulu üste sokup çıkartacaz ve yüsügün içine dokunduracagız.Sulu larva tranferi budur.Başarı şansınızı dahada yükselten yöntem.
21-Bu yukardaki resmi bir yabancı siteden aldım.Burada bir şeyi daha keşfettim,bu herkesin işini o kadar kolaylaştıracakki.Çok bakmıştım bu resme son anda okudum.Tranfer edilecek petek çok derinden traşlanmış,Yani petekteki gözler sıfıra kadar kesik,buda o kadar kolaylıktırki,larvayı almak çok kolay.Bunu şu an anladığınızı sanmıyorum,ama ilerde çok işinize yarayacak.
Not.Burada şu şekilde bir açıklama getireyim.Petek gözü dar bir bardak olarak düşünün.Bu bardağın dibindede bir parça ince bir makarna var.Elinizdede bir alet ama bu açıdan o makarnayı almanız beceri ve yetenek istiyor,ama zor degil.Petek gözünü traşlayıp keserseniz makarna tabakta olmuş olacak,alması kolay olur ve larvayada zarar verilmez.
22-Alacağımız larvaları işe başlamadan işaretlersek hangisini alayım diye düşünmezsiniz bu iş için bir keçeli kalem yeterli.Bu resimlerdeki işaretli olanlar günlük larvadır,diğerleri yumurta.
23-Transfer edeceğiniz larvanın yaşı ,en iyisi 24 saatlik olanıdır.Bunu en iyi şekilde anlamanın yolu vereceğiniz esmer bir petege atılan yumurtaları takip edip üçüncü gün çatlayan larvaları transfer etmektir.Bu tür bir haber yapmayı düşünmedigimiz içinde ,habere resim uydurmaya çalışıyorum.
24- Burada larva transferi yapılmaya başlanmış resimler var.Şunuda belirtiyim bu elimdeki kaşık çın kalemi diyorlar.Telden olanları kullanması zor deniliyor.
25- Fakat bu çin kaşığının larvaya zarar veridği görüşü çok yüksek,ama yukardaki traşlanmış petekten ince bir tıgla bile çok rahat transfer yapılır,petegi traşladıktan sonra larvayı alma çok kolay olacak,basit bir telle dahi bunu başarabilirsiniz.Şunu özellikle bir daha vurğulayayım,Transer edecegimiz petegi çok derinden kesersek,larva kalemlerine filan gerek kalmayacak,kürdanla gir larvanın altına,tranferini yap,şimdi sizi çok zor gözüküyor ama göreceksiniz,o günler bir gelsin.Sonuçta transfer kalemleri kaşıklarıda bana göre kürdandır.
26- Larvanın yüsük içine konmuş hali,bu resim Murat Çakır kardeşime ait,ben transfer yaparken çekime gelmişti.Çok şahane bir resim,birde larva tranferinde çogu şey çok ufak görmeniz çok zor.Yanımda transferi seyreden abi larvayı alamadın kaşıkta larva yok diyenler vardı,resim o kadar büyük gösteriyorki sonuç bu.Tranfer bitti ve larvalı çıta yukarda anlatıp verdigim sıralamada ballı ve polenli çıta arasına verilmeli.
27- Bu kovanı tranfere girmeden ayarlamıştık ve çıtayı bırakacagımız yer hazırdı.Tranferi yaptık hızlı bir şekilde larvaları kovandaki arılar teslim ettik.Ve 10 gün süreyle devamlı sıvı ve kekle beslemeyi sürdürdük.Bunun 10 gün olmasının sebebi memeler 10 günlük olunca buradan alınacak ve kutulara gidecek,Besleme iyi yapılmazssa arılar sitrese girip bir kaç tane memeyi bırakır ,digerlerini keser.Beslemeyi güzel yaparsak 10 gün çok iyi bakarlar memelere alırsın kutulara ruşetlere dağıtırsınız.Bu kovanda bir kez daha tranferde kullanılabilir.Daha sonra bu işe devam edilecekse başka bir kovana geçmeniz lazım.
28-Daha önceden hazırladığımız anaarı yüksüklerine,Transferi bu gün yaptık.Burada kovana yapılması gereken ,en iyi şekilde sıvı ve katı besleme uygulanması ve buna da en az 10 gün devam edilmesi.Transferin ertesi gün çıtayı çekip bakabilirsiniz,ve o zevki tadacaksınız,çünkü büyük bölümü tutmuş olacak.Yukardaki resim transferden bir gün sonrası çekildi.
29- Larva tarnferinde başarılı bir çıta ilk defa yapmışım,25 tane transfer var,19 tane tutmuştu.
30- Anaarı memeleri 10 günlük oldu mu verilecekleri kutuya,kuşete veya kovana nakledilirler.En sağlıklısı anaarının gittiği yerde memeden çıkmasıdır,memeden çıkmış ve eşleşmemiş anaarıların kutulara yada kuşete verilmesi halinde kesilme riski büyüktür.
31- Kovanlarada anaarısı yoksa yukardaki gibi çıtalar arasına meme konulabilir.

32-10 günlük anaarı memeleri bu şekilde daha önceden hazırlamış oldugunuz kutulara dagıtacaksınız.Bu yöntem tamamen amötörler içindir,konuyu dağıtmamaya çalıştım,sade yazayım dedim bir baktımki 80-90 resim olmuş onu çıkar bunu çıkar buraya kadar düşürdük.Birde bu haber için resim çekmemiştik,o kötü oldu habere resim ayarlamak zor.Bu sene bu har için ayrı resimler çekecem.Elinizde binlerce resim olması bazı haberlere yetmiyor.
NOT.Anaarı üretimi bu kadar basit.birde takıldığınız yerde size yardım edecek bir sürü arıdostu var.Zamanı geldiğinde yeni filimlerlede bu haber desteklenecek,kürdanlada transfer yapacağım.
Ayrıca anaarı üretimini resimli okumak isterseniz bu linki tıklayın.

13 Aralık 2007 Perşembe

OĞUL PROBLEMİ

Oğul arıcılıkta istenmeyen bir hadisedir.Tüm planlarınızı alt üst eder.Arınızın oğul a gittiğini fark ettiniz,atçınız kovanı bir sürü ana memesi başlanmış ve içindede larvaları var.Burada ilk yapılması gereken,hemen kovanın anaarısını bulup birkaç çerçeve arıyla başka kovana alınması lazım.

Neden başka kovana alıyoruz derseniz.Arı artık kafaya bir şeyleri takmış,yer sıkışıktır,anaarı yaşlıdır,arınızın cinsi oğla meyillidir bir sürü sebepleri vardır.Anaarıyı başka kovana almadığımız müddetçe oğul a gitmeye kalkan kovana hakim olma şansımız yoktur.Memeleri siz bozdukça o yenisini yapacak çünkü anaarı içerde yumurta atmaya devam ediyor.

Anaarıyı aldık başka kovana,gelelim eski kovanımıza.Eski kovanda ne yapmak istediğimize karar vermeliyiz.sadece bir yeni ana olsun derseniz.Memelerin bazılarının kapanmasını bekleyin.Bazı memeler kapandı,ilk yapacağımız iş bir çıta da bir açık bir kapalı anaarı memesi bıkarak,diğer memelerin tamamını bozmalıyız.Burası çök önemli ilk önce kalanları ayarladıklardan sonra tüm memeler bozulacak.Başıma geldi memeleri bozarak gidiyorum son kalan çıtalardan ana memesi çıkmadı.Onun için kalacak memeleri ilk önce belirliyorsunuz.

Bir başka alternatif ise genç anaarılara ihtiyacınız var.Bu durumda ise gene anaarıyı kovandan aldık,o anaarı faaliyetine devam etsin, eski anaarıyı değiştirecek bile olsak, yeni anaarılar eşleşip gelene kadar eski anayı kullanalım.Bu durumda genç anaarılarımızı şu şekilde elde etmeliyiz,ana memeleri kapandı,her memeli bir çıtayı başka kovanlara koyarak kaç tane istersek o kadar bölersiniz arınızı.bir sürü genç ve arılarınızın seçtiği anaarılarınız olur.Eşleşip gelenleri isterseniz yaşlı anaarılarınızı imha edip yenisini verirsiniz yada bulundukları yerde besleyerek gelecek seneye hazırlarsınız.
Bir başka konu ise eski kovandan anaarıyı almaz isek.Arımız oğul verdi bizde arılıkta değiliz, hazır yumurta atan anaarımız gitti.Birde arıyı bal için hazırlıyorsak,artık bu kovandan balda almamız imkansız,nedeni ise bal veya nektar akımına arıyı hazırlayacağız.Bu hazırlıklar bir takvim içinde olmalı.Bu gün atılan yumurtadan çıkan arımız en az 40 gün sonra bize tarlacı olacaktır.Oğul a giden arımızdan anaarı 16 günde çıktı,bir hafta dinlendi,bir haftada eşleşip yumurta atması sürdü ,şu ana kadar 1 ayımızı kaybettik.Bu anaarı ilk atığı yumurtada 40 günde tarlacı olacak,bu tür kovanı takviminize uyduramazsınız.Bana göre bu kovan sezonu kapattı ama seneye çok iyi bir kovan olur.

Bence en iyi yapılması gereken şudur,bal için hazırlanıyorsak.Anaarıyı başka kovana aldık,o birkaç çıta arıyla faaliyetine devam etsin.eski kovanda da bir düzenleme yaptık,bir açık birde kapalı meme bıraktık,artık eski arı bu iki memeye mahkum,birini seçecek oğul verme şansı yoktur.Eski kovanımız bu memelerden birini seçti,anaarıda eşleşip yumurta atmaya başladı,bu sırada da nektar başladı,hemen eski anaarı imha edilip kovanlar birleştirilmeli,hem bal alırsınız hem de kovanınızda yeni anaarınız olur.

Bunların hiç birini yapmazsanız başınıza şu gelecektir.Elimizde sağlam bir arımız vardı,baktık oğla gidiyordu,dedik ki oğul versin.Arımızda oğul verdi bizde bir terlik oldu oğlu kaçırdık,sağlam arımız yarım arı oldu.Anayı başka kovana alsaydınız iki arınız olurdu.Bu anlattıklarım hep yeni arıcılara yönelik aşağı yukarı tüm seçenekleri verdim.Ben ana üretecek olsaydım o kovandan anaarı üretmezdim seçtiğim ve bildiğim arılardan ana üretirdim.Burada anlatmak istediklerim yeni arıcıları ilgilendirir.Sonuçta oğul bulan için çok iyidir ama arıcı için oğul kaybı berbat bir şeydir.