Son baharda yapılması gereken en önemli işlerden biri varroa mücadelesidir.Bu mücadele yapılırken benim bile bir sürü şey kafama takılmakta.
İlk olarak kimyasallara bir göz atacak olursak.Etken madde olarak amitraz ve fulimetril kullanılıyor.Amitraz dediğimiz kenazın içinde bulunan etken maddedir.Kenazı kullanmak yasak ama birileri buna ruhsat alıp kartona emdirip size satarsa yasal oluyor.
Bir başka etken maddemiz ise fulumetrildir,bu maddede baytikol denilen kene ilacında vardır.Arıcılar bunu bir şekilde varroaya karşı kullanırlarsa yasak,ama birileri bunu plastiğe emdirip ruhsat alıp satarsa yasal.Doz olayına bakıyorum 1-6 çıtalık kovana bir adet asın diyorlar.Daha yüksek mevcutlulara 2 adet asın diyorlar.Benim kovanım 20 çıta arı desem diyeceklerki 3 tane as.Arıcılar bir şekilde bu bahsedile etken maddeleri formuller bularak kullanıyorlar.Hem yasal hemde yasal olmayan şekilleriyle.
Gelelim asidlere.Başta formik aside degineyim.Ülkemizde formik asilde mücadele henüz sonuç alınacak şekilde kullanılamıyor.Bu ne demek derseniz,kovanda günlük 8 ile 12 ml olması gerekiyor buharlaşan asidin miktarı.Hiç birimiz daha bir günde buharlaşıp uçsun diye bu dozu kovanına vermemiştir,bende dahil.Az dozlar ve pedlerde verilenler boşuna arıcıyı ugraştırıp yormaktadır.Yukarda verdiğim ölçü miktarı Mehmet Yüksel’in uyguladığı doz ve asid 85 lik.Bizim kulladığımız formikler ise 65 lik artık dozun kaça düştüğünü düşünün.Ben formik asidi en son şu şekilde kullanmayı düşünüyorum.Kovanı açıp çıtaların üzerine birkaç kes katlanmış el kadar beze formiği enjekte edip daha sonra dört gün arayla bu işi dört sefer yapmayı.Ben bunu uyguladım.Sabaha bez kupkuru oluyor asitte tamamen buharlaşmış.Ama doz konusunda korkuyorum Almanya’daki kadar yüksek vermekten.
Bana göre en etkili ve kullanılması kolay oksalik asiddir.Çıtalara bulaştırılmadan kovanda yavrunun en az olduğu dönemde.Çıta aralarına dökülerek arılarla temeasın sağlanması gerekmektedir.Bu asid formik gibi insana da çok zarar verici bir şey değil.Formikte hata yaparsanız işler sakat.
Birde organik denilen karışımlar var.Bunlar arıların üstündeki varroaları öldürmeyip,çok mentollü bir şey olduklarında.Varroları arının üstünden düşürüyor,yere düşen varroa gene arının tepesine biniyor.Bu karışımları kullanırken kovan alt zemininin elek telli olması gerekiyor.Elek telinin altınada tava turu bir şey konuyor içine yağ türü bir şey sürerseniz düşen varoa orada yapışıp kalıyor.Yani ülkemizde bu tip kovanlar olmadığı için bu mentollü organik ilaçlar bence saçma.Bu mentollü karışımların bir başka sakat tarafı ise kovan kokuları aynı olduğu için yağmaya sebep olmalarıdır.Çünkü herkes aynı kokuyor,istediğin kovana gir çık.
Birde doğal yollarla mücadele var.En son çıtaları boş bırakıyorsunuz.İşçi arılarda bunlara erkek gözlü petekler örünce,anaarı erkek yavru yaptığında varoalar erkeklerde ne buluyorsa doluşuyor gözlere.Bu yöntem baharda ve yaz aylarında yapılıyor.Yöntemin başarısı ise bu yolla varroların yüzde ellisi yok edilmiş oluyormuş.Erkek yavrular kapandığında çıtanın içindeki yavrulu peteği kesip alıyorsunuz.Varroa o kadar zararlı ki bunu anlayamıyoruz.yavru aşamasında işçiye musallat olduysa o arı bize göre sağlam görünse de aslında sakattır.Nasıl kaliteli anaarı süper bir şeyse,işçilerinde bence kaliteli olması lazım.Sakatlanan ve gelişemeyen işçi hiçbir işi tam yapamamaktadır.
Arıcılarımızın varroa konusunda en ilginç söylem ise şudur benim kovanımda bir tane varroa yok,ama kanatsız arı çok demeleri.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder