11 Ocak 2009 Pazar

ARICILIKTA DOĞRULAR VE YANLIŞLARIMIZ


ARICILIKTA DOĞRULAR VE YANLIŞLARIMIZ
Arıcılık devamlı bir periyot içerisinde yapılan işlerde denebilir. Yaptığımız işlemler doğruda olsa, yanlışta olsa yıllar boyu devam eder durur. Şimdilerde geldiğimiz nokta ise gelenekçilikle bilimsel arasında sıkışıp kaldık.
Arıcılığı gereği gibi bilmediğimizden kendimize öyle işler çıkardık ki sormayın. Yabancı ülkelerdeki arıcılara bakıyoruz, son bahar gelmeden kovandaki işçi arı nüfusunu doruğa çıkarıp, kovanın ihtiyacı olan yiyeceği stokla tıp artık baharı beklemekten başka işleri kalmıyor. Ayrıca bu stokun nisan ayına kadar yeterli olduğu ve bahar beslemesi de yapmıyorlar. Tüm işlemler bir önceki sezonda bitirilmiş, yapmanız gereken bir işte kalmamış oluyor.
Bizdeki gelenek arıcılığında hiç iş bitmiyor. Bu işlerinde bilimsel bir kaynağı da yok. Zamansız kek ve şurup lamalar arıların dengesini bozup hastalıklara da çanak tutmaktadır. Arı salkıma girecek, çıtaların üstüne verilen kekler sayesinde salkım bozulmaktadır. Zaten kek son bahar ve kışın verilecek bir besin değildir, hatada burada başlıyor. Kekin alınması ve sindirilmesi çok zor, arılar alırken de sindirirken de kendi ömürlerini bitirmekteler. Bu arılar kış arısıdır ve yedekleri de yoktur, sizi bahara taşıyacak arılara yazık edilmekte. Bu arıların kesinlikle yorulmaması gerekmekte. Daha bunların bilincine şimdilik ülke olarak varamadık.
Bir başka gözlemim ise arılarına çok iyi bakım yapmalarına rağmen bir türlü gelişemeyen kovanlar. Burada arıcının hatası bilinçsiz teşvik yapmasıdır. Genelde arıcılığa yeni başlayanlarda bu durum görülüyor. Asıl buradaki sorun şudur, kovandan bal hasadı yaparken korkuluyor aman arım balsız kalmasın diye. Bu durum kovandaki bir çok çıtanın balla dolu bırakılmasından kaynaklanır. Yani çıtalar bal veya polenle bloke olmuş. Anaarıyı da ballı ve polenli çıtalar arsasında bloke ediliyor. Siz bu arıya ister teşvik şurubu verin, ister teşvik için kek verin hiçbir şey fark etmeyecektir. Anaarı yumurta atması için boş petek bulamamakta. Yapmış olduğunuz teşviklerde daha da sorunu büyütecek blokeyi artıracaktır.
En büyük eksiğimiz ise başı boş arıcılık yapmamızdır. Birileri çok iyi arı kovanlarına baktığını düşünürken kovanlarını geliştirememekte, bir başkası da her şeyi oluruna bırakmış geleneklere göre arıcılık yapmaktadır.Yani saldım çayıra mevlam kayıra metodu. Başı boş arıcılıkta belli bir sistem ve şablon yoktur. Arıcı ne duyduysa ne gördüyse uygulamaya kalkar, sonrada başarı bekler suçlular arar. Gelenek arıcılığında en büyük örnekler yılların arıcısı gösterilir, bu arıcılar bilgi deryası olarak görülürler ve bir dedikleri çok yanlışta olsa iki edilmez.
Arıcılığı bilinçli yapan ülkelerde kontrol tamamen arıcıdadır,bizdeki gibi başı boşluk yok.Arıcılığın her aşamasında arıcı durumlara hakim olursa istenilen sonuçları almak çok kolay oluyor.Bir düşünelim şimdi. Almanya da son bahara kadar arılar güçlendirildi,güçlü olmayanlarda birleştirildi.Mevcut sorunu yok.Yiyecek konusu da arıcının kontrolünde tamamlandı,artık şubat ayına kadar yiyecek vermeye de gerek yok.Yazın yapmışlardı en son salkımdaki arıya birde oksalik uygulandı varroa işide bitti.Şimdi arıcı ne yapıyor kirazların çiçek açacağı zamana kadar kovanlarında iş kalmadı, ayrıca içerdeki bal genellikle nisan ayına kadar yetiyor.Ne kışın kek nede şurup verildi.Birde işin garibi bahar beslemesi diye de bir gelenekleri yok.Şimdi bu kovan hasta olur mu veya verimden düşer mi.Tüm çıtaları bloke edip,birde havalandırmaları açıyorlar arı mecbur üşüyüp salkıma girmek zorunda.Salkımdaki arıda baharı beklerken en az mevcut kaybıyla bahara çıkıyorlar.
Bizdeki arıcılığa dönersek, arıcı kovanlarına genelde mevsimin hiç bir dönemimde hâkim değil. Zaten hâkim olaydık böyle zayıf arılarla arıcılık yapmazdık. Aslında zayıf arılara hâkimiyeti bırakın mahkûm ediyoruz kendimizi. Baharda besle yaz boyu gelişsin diye bakım yap, birde bahara kadar teşvikle oh be. Avrupalı uğraşmadan kovan başı 50 kilo civarı bal alırken biz başımızı kaldırmıyoruz durumlarımız ortada. Şu an öyle bir yere geldik ki sormayın. Bir yerde geleneksel arıcılığımız bir yerde batı arıcılığı ve ikisi arasında bocalayan üçüncü bir arıcı gurup. Ne yârden ne serden geçebiliyoruz anlayacağınız. Sorun hep aynı kışa zayıf gir, bahara zayıf çık, tekrar kışa kadar tırmala dur, dön babam dön. Bunları bir halledebilirsek çok kısa sürede çok uzun yollar alacağız.
Arılarımız kışa güçlü girseler bile, rahat duramayıp olmadık işler yapıp arıların ayarını ve mevcudunu bozuyoruz.Nasıl mı?, güçlü veya zayıf arıya zamansız verdiğimiz kek arıyı kış günü suya sevk edecektir.Suya giden arılarda bir daha geri gelemezler. Aslında arılarımızın balını tamamlayıp, onları kendi haline bıraksak, bahara daha güçlü çıkacaklardır. Kendi haline bırakılan arılarımız doğal hayattaki gibi havalar soğuduğunda salkıma girip su ihtiyacı ve dolayısıyla nüfus kaybı olmayacaktır. Bir konu üstünde ne kadar düşünülürse o kadar değişik fikirler oluşuyor.
Şimdilerde kışın arı kovanlarına kek verin diyenler, yazıp çizseler bir bilsek doğruları nelerdir.
Dünya kadar araştırma yaptım, hiçbir kaynakta 11.ayda kek verin diyen bir üniversite yazılımı yok Türkiye’de. Tüm beslemeler yâda teşvikler 10.ayda sonlandırılmış ve en erken besleme ve teşviklere şubatta başlanılmış, Ayrıca bu uygulamaların yapıldığı yerler ülkemizin en sıcak bölgeleri, kış olmayan yerler bile desek olur. Yurt dışında da buna yakın tarihlerde aynı işlemler yapılıyor. Bu işlere karşı çıkanların dayanakları nelerdir. Şimdi ben balkondaki kara kovanı zamansız besledim ve durum ortada, hava soğudu yavru vardı hemen hayvan sökmeye başladı. Bu kara kovan tüm tehlikelere açıktır. Zaten yavru olan kovanda hiçbir zaman kış ayına uyarlı bir durum olmaz. Kovanda yavru olunca ısı yüksek, yavrulara su lazım. Hava soğumuş bir türlü salkıma giremiyor. Nedeni hayvanları kendi haline bırakmıyorum ki. Bu sene bu yazılar işe yaramayacak ama önümüzdeki senelere lazım olacaktır. İnşallah bundan sonra arı kovanlarının mahkumu değil hakimi olanlardan oluruz.

ARICILIKTA KEKİN YARARLARI, ZAMANSIZ KULLANIMINDA ZARARLARI

ARICILIKTA KEKİN YARARLARI,ZAMANSIZ KULLANIMINDA ZARARLARI
Öncelikle bir canlıyla çalıştığımızı unutmamalıyız,ve bu canlının bir ömrü var ve bu ömrü en iyi şekilde yaşaması gerekir.İşçi arıların ömrüne bir göz atar isek,yumurtadan 21 günde işçi arı olarak doğuyor,20 ün iç hizmetlerde çalışıyor,20 gün civarı da dışarı çalışıp ölüyor.Bu süreler daima önem taşır bu hesapları devamlı yapmamız lazım.Arıların nektar akımına hazırlanmasında kesin bu süreler dikkate alınmalıdır.Toplamda yumurtadan ölüme bu hesaplara göre 60 gün vardır.Yada yumurtadan doğuma kadar bölümü çıkarırsak 40 günde ölüyor.Burada en ilginç bir şey var,40 günde ölen arılar kışa denk geldiklerinde 5- 6 aya varan ömürlere ulaşıyorlar.

Birde arıların yaşadıkları ortama bir göz atıyoruz.14 derece altına düştüğünde ısı,arıların kasları işlevlerini azaltıyor.10 derecenin altına düştüğünde de uçmazlar.7 dereceden aşağıdaki ısılara maruz kalırsa felç olup kıvrana,kıvrana ölüyorlar.Arılar normal hallerinde bırakılırsa bu yukarda sayılanlar doğal olarak tekrar edecektir.Ama dışardan müdahalede bulunursanız 10 derecede bile arı uçmaya başlar ve çoğu telef olur bunu yazının sonunda yazacağım.

Birde bu arı dediğimiz canlı ömrü boyunca polen hariç sıvıyla hayatını devam ettirir.Poleni de kullanırken ve yerken değişik işlemlerden geçirdiğini biliyoruz.Peki arı kek yer mi diye bir soru sorarsak kendimize?.Arı keki her zaman yer,kışın ortasında ver gene salkımı bozar kekle uğraşır.Çünkü dışarıdaki ısı ne kadar düşerse düşsün kovan içinde belli bir değişken sıcaklık var.Salkımın merkezi farklı altı üstü farklı ısılardadır.Keki yedikçe de su ve dışkılıma ihtiyaçları olur,dışarı giden geriye gelemez.Kekin asıl zararı da bu değildir.

Peki keki ne zaman vereceğiz soruları sorulabilir.Benim şimdiki geldiğim nokta kek artık besleme ürünü değildir.Adı üstünde arıları kek leme de kullanılır.Yurt dışına baktığımızda Almanya ve Kosova’da arılara kek verildikleri tarihleri inceledim.Son bal hasadından sonra hemen kek verme başladılar.Buralardaki tarihlerden biz ne kadar geriden gidiyoruz herkes kendi bölgesinde bunu hesaplamalı.Yurt dışındada kek arıları beslemekte kullanılmıyor.Arıyı beslemek istersen ver bir kilo şurubu hemen çekip depolasın.Ama bir kilo keki ver arı 15 gün didinsin dursun.Yurt dışında kek yavru üretiminde kullanılıyor.Bizim ülkemizde kek her zaman her derde deva oluyor.

Birde doğal hayatta yaşayan arılara gene bir göz atar isek,bu arılara da hiç kimse ne kek nede şurup veriyor.Bunlarda hiç sorunsuz yaşamlarını devam ettiriyorlar.Dünyadaki arıcılarda arılarını doğal ortamdaki gibi bırakıyor,yapılması gerekenleri zamanında yapıp kenara çekilip baharı bekliyorlar.Türkiye’deki arıcılarda işler karışıyor.Benim anladığım arıyla insanı karıştırıyoruz.İnsanlarda kış salkımı yok ya,arılarda da olmaz diye bazı yiyecekler vermeden edemiyoruz.Sorunda burada başlıyor.Ülkemizde başı boş bir arıcılık var,bir şeyleri zamanında yapmamaktanmı kaynaklanıyor bilemiyorum.Ayrıcada nereden bu kek işi başladı ve devam ediyor orasıda ilginç.


Arıcılığı bilinçli yapan ülkelere baktığımızda arılara kek veriliyor,veriliyor son baharda arı nüfusu doğra çıktığında keki kesip hemen invert şurupla tüm çıtalar bloke ettiriliyor.Burada bizim anlamadığımız bir başka olay ise şudur.Bizde arıcılarımız kek verirken bulundukları hava durumlarına bakıyorlar,kek verildiğinde önümüzdeki 45 günü etkilediğini hesap edenler yok.Kek demet artı yavru demek,çıkan yavruların yerlerinin balla doldurulması demektir .Bunu yapabilmek için yavruların çıkması için 21 gün gerekiyor 15 günde çıtaların bloke çalışması onun peşinden de açık balların de sırlanması gerekiyor.Bunların bir şablon içinde yapılması gerekiyor.Ülke olarak böyle bir şablonumuz maalesef yok.Ben bu gün kek verdim demekle olmuyor taa 45 gün sonrasını ve mevsim şartlarını düşüneceğiz bu işi yaparken.Şimdide kış arılarına kekin zararlarını yazalım.Yabancı ülkelere baktığımızda kekle doruğa çıkan kış arısı nüfusuna onlar neler yapıyor bizler neler yapıyoruz.Burada yapılan işlemler arıların ömürlerini kısaltmamalı yani arıları yormamak lazım.Yabancı arıcılar buna çok önem ve özen gösteriyorlar.Kış soğukları gelmeden hemen invert şurupla kovanlardaki tüm boş çıtaları bloke ettirmeye başlıyorlar.Verilen şurup miktarı bir seferde 5 litre civarında,her çıkan yavru gözüne hemen şurup basılıyor.Yaklaşık 15 litre şurup 2-3 hafta içinde kovana verilip yavru da sonlandırılmış oluyor.Kışın yavru demek riziko demektir.Arının olur olmaz işler yapması demektir.Burada neden adamlar şeker şurubu değil de invert şurup veriyorlar soruları sorulabilir.Kışa girdik artık yavru yok,yukarda da bahsettik bu arının da bir ömrü var bu ömüre zeval gelmesin diye invert şurup veriliyor.Arı şurubu alsın ve hemen depolasın diye.İnver şurubun diğer adı da yapay baldır balla aşağı yukarı aynı özelliklerdedir.Arı hiç yorulmadan tüm çıtaları bloke ediyor ve huzurlu bir şekilde baharı beklemeye başlıyor. Kış arıları pisikoljik olarakta rahat stok problemi yok.


Gelelim bizim yaptıklarımıza.Kışı olmayan yerlerimizde var orasıyla başka yerler karıştırılmasın.Yurtiçi kaynakları o kadar taradım kışın kek verin yada verilebilir diye bilimsel bir yayın yok.Kış olmayan yerlerde bile ekim ayında beslemeler kesilmiş ta şubata kadar.Arılara ne kek vermişler nede şurup.Kışa belli bir arıyla girdik.Bu arılar bizi bahara taşıyacak ve bu kış arılarınında yedeği yoktur.Hayvanlar kış salkımına girerken keki verirsek bu arıları acayip yormuş olacağız.Çoğu bırakın baharı kışın ortasında mevta olacaktır.Kış arılarının ömrünü kek vererek kısaltıyoruz.Arı kışın çalışmadığı zaman çok uzun süre yaşıyor,ama verilen kekler arıların ömrünü kısaltıyor.Şimdi tüm dünyadaki arıcılar yanlış bizmi doğrusunu yapıyoruz.Yada kışın arılara kek verildiğine dair kaynaklarımız nelerdir.Yapılan iş arının zaten tabiatına aykırıdır.Sıvıyla yaşayan arıya katı yiyecek veriliyor,yaz ortasında olsa bir hedefimiz var bir ölürse üç doğuyor.Kışın böyle bir ihtimalde yok kendi elimizle arılarımızı bahara daha zayıf çıkarıyoruz.Birde bahardaki arı kayıplarının bence nedeni budur,kışın sağ kalanlar baharda son nefeslerini vermekte.Baharda o kadar hızlı ölüm oluyor ki diyorum herhalde kovanlarda arı kalmayacak.Kış sakımına hazırlanmış arıya şurup ve kek vermek arının ömründen çok şeyler götürüyor.Bunu daha bizim bilim adamlarımız henüz yazamadılar.Belkide kekçilerle anlaştılarki yazamıyorlar.Birde kek satıcıları vardır üç kuruş kazanacağım diye insanları yanlış yönlendirenler,bunlar kek verin derken kaynakları nelerdir açıklasınlar arının üstünden keki eksik etmeyin demekle bu işler olmaz.Sonuçta bu yazıları bilim adamıyım diyenler yazmalıydı.Tabi yazdıkları yazılarında faydalandığım kaynaklar deyip,bir sürü yabancı yayın verecektir.Onlar ne zaman yazar bilmiyorum ama ,bizim oralarda aş deliye kaldı derler.

Not:Kış arılarının önemi yeni çıktı.Daha önce böyle söylemlerimiz yoktu,buna sebepte Almanya'daki kaynaklar.

ÇAĞDAŞ ARICILIK VE BİZİM GELENEKLERİMİZ


ÇAĞDAŞ ARICILIK VE BİZİM GELENEKLERİMİZ
Birkaç gün önce bir yazı yadım dı.Biraz tepki aldık desem.Tepkileri de anlamak mümkün değil.En göze çarpan eleştiriler ise kendi kendimi yalanlıyormuşum.
Şimdi ilkokula gidersiniz öğretmen eliniz alışsın diye size çizikler attırır.Dik,düz,yatay gibi.İşi ilerlettikçe şekiller değişir daha sonra ise harflere geçilir.Okula gidemeyenlerde meraktan evde siz ne yaparsanız onlarda yapmaya çalışır.Biz de internetle tanıştıktan sonra bir şeyler öğrendikçe hatalarımızdan vaz geçmeye gayret gösterdik.Zamansız kekde verdik,keke antibiyotik ilaçta kattık.Çünkü bu bizim adetlerimizdi ,gelenek böyle oluyor hatta olması gerekir diye düşünüyorduk.Sonra kaynakları okumaya ve yurt dışını izlemeye aldık.Yerli kaynaklarımız yetersiz.İzlemek için başka ülkeye yöneldik,Almanya bunların başında,zaten başka sitelerde izliyoruz ama hiç şimdiye kadar kışın arılarına kek veren yabancı sitede göremedik.Almanya da arıcı ise bağlı bulunduğu eyalet birlikleri arıcılarına ne yapması gerekenleri bildiriyor ve onun dışına da arıcılar çıkamıyor.Siz ruhsatlı ilaç bile olsa Almanya da üniversite onay vermediği sürece o ruhsatlı ilacı kullanamazsınız.Yani bizdeki başıboşluk ve saçmalıklar orada yok.Bizdeki saçmalıklarıda arıcı bilerek yapmıyor,yaptığının doğru olduğuna inanarak yapıyor.
Şimdi neden ikiciye bu yazıyı yazmaya gerek gördüm.Kaç gündür araştırmadık yer bırakmadım.Kışın salkımda arı beslemek diye girmedik site bırakmadım.Her şey 14 derecede kilitlendi.Tüm kaynaklar diyor ki,hasattan sonra arıyı besleyin ve kışa genç nüfusla girin,hatta çoğu kaynaklar nedense geleneğimiz keki bilmiyor ki teşvik için bile son bahar gelene kadar şurupla az,az besleyin diyor.Tüm kaynaklarda ise gene 15-20 ve 30 kilo arası kovanlarda kışın balı olsun.Çünkü güçlü bir kolonide bu bal moral gücü bakımından önemliymiş.Arıların topladığı balın tamamını almak bir daha toparlanamayacakları şekilde strese yöneltirmiş.Ama kekle alakalı bir türlü kaynak yok.
Dedim ya bu 14 derecede ne varsa her kaynakta bu var.14 dereceden aşağı düşünce sıcaklık,arıların kaslarının işlevi azalıyormuş.10 derece altına indiğinde sıcaklık uçmazlarmış.En önemlisi 7 derece altına indiğinde ise mutlaka arı felç oluyormuş.
İnternet kullanımı bizim arıcılığımızda ilkokul oldu.İnternet kullanmayalı başlayalı saydım 29 ay olmuş.Bu süre içinde o kadar şeyler oldu ki,ilk olarak güçlü kovanlara sahip olmadan yüksek verimde bal alınamayacağını anladık.Daha sonra anaarı üretimi ve kalitesi geldi,bir zamanlar larva transferi öğretenlerin dövülmekle tehdit edildiği bir ülkede,bir senelik arıcılar bile kaliteli anaarı üretmeye başladılar.İki sene içinde öyle bir gurup olduk ki inanılmazdı.Sonra bu gurubu bazıları yolunacak kaz,bazıları da merdiven olarak kullanmaya kalkınca tekrar başladığımız yere döndük .Geri dönmemiz bizim gibi paylaşımcılara bir şey kaybettirmedi.
Çok şeyleri aştık,aşamadığımız konular ise bir türlü eski geleneklerimizden kopamadık.Bunlardan birisi arılarımıza ne zaman ne vereceğimizdir.Aslında artık bir şablon var ama bir türlü şablona inanamadık ve biz arılara kek vermezsek arılarımız hayatta kalamaz korkusu var içimizde.Bu korkuyu da zamanla yeneceğimize inanıyorum.Gaye arılarımızı beslemekse neden yarım kilo kekle bir hafta uğraştırıyoruz ve kışa giren arıları yoruyoruz.Bu kış arılarının bir tanesi bile o kadar önemliki.Aslında kek vererek arılarımızı rizikoya atıyoruz.Herkes istediğini yapabilir.Fakat bizim gibi birkaç adım öne çıkanların ne dediklerine ve ne yaptıklarına çoğu kişi harfiyen uyuyor.Biz geçen sene ilk invert kek ve şurup tarifleri verdiğimizde hemen bunu uygulayıp başaranlar olmuş.Arılarınıza salkımdayken kek verdiğinizde bu yavru ve hareket demek olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız.Soğuk havalarda yavruya yatan arıların su ihtiyacı olacak,su almaya giden arılarınız felç olup ölecektir.Bu konuda kaynak bilen varsa göstersin.Kış gelmeden tüm kaynaklar diyor ki kovanın kışlık balı yoksa karşılayın ve bahara kadarda bir şey yapmayın.
İkinci vaz geçemediğimiz ortada hiçbir şey yokken arılara ilaçlar verilmesidir.Şurupta kekte mutlaka bir şeyler katmaz isek iş yarım kalıyor hissi içimize oturmuş.Bazıları da ilaç denilince başka şeyler anlıyor.Malzemecilerde birliklerde kendilerine sunulanları yasal biliyor.Bunları ben bilinçli olarak bazen gündeme taşımaya çalıştım.Bazı direk antibiyotik tavsiye eden haberleri yayından kaldırttım.Bende bilmeyerek çok şeyler kattım.Geldiğim nokta ise artık keklerinize vitamin katabilirsiniz deniliyor artık onu bile keke karıştırmıyorum.Son bahar gelmeden yaptığım kekin 20 kilosu hala evinde durur.Yavru için teşviğimi yapıp artanı bahara kaldı.İçeriği ise sadece bal ve şeker.Ben bazı şeyleri aştım ama ya yeni başlayanlar ne yapsın.Malzemeciye gittiniz,benim 2-3 kovan arım var neler lazım dediğinizde önünüze bir sürü ilaç konuluyor.Gel işin içinden çık.
Bu yazı bir şekilde sonlanması lazım.Fakat o kadar çok sorunla karşılaşıyorsunuz ki.Sizin hiçbir bekletiniz yok.Anaarı üretimini öğretiyorsunuz sizi herkes anaarı üreticisi sanıyor.Yada bu bir şeyin peşinde diyorlar.Belki de sanal arıcılıkta benden daha problemli kişi yoktur.Karşıma almadığım kalmadı.Yıllarca herkes ne şişe nede kebaba dokunmuş.Arıcılık camiasına baktığımızda o kadar çok unvanlı bilim adamımız var ki.Arıcılıktaki yerimize baktığımızda da yerimizin burası olduğuna ben isyan etmişim.Zonguldak a gittik,tv programı var.Gündüz hem geziyoruz hem sohbet ediyoruz.Selahattin ağabeyinin bana söylediklerine bakın.Bunları aslında bana söylerken de diyor ki,ben birisini 5 kişiye sorarım 3 kişi iyi derse işlem tamamdır.Senin için bırak şu ameleyi,boş ver o salağı.Evet Bu yüzüme söylenenlerdir.Arkamdan neler söylendiğini bir düşünün.Peki bunları sıradan arıcılarmı söylüyor kesinlikle hayır.Bazılarının anaarı işini bozmuşumdur,bazılarının ilaç işine takoz koymuşuzdur,bazılarının kek satışlarını etkilemişimdir,bazı bilim adamlarına yatın bakalım demişimdir.Bunlara bir sürü nedenlerde eklenebilir.Salak geri zekalı ameleliklerin yanına birde magazincilik unvanımız oldu.Siz bana neyi uygun görürseniz ben oyum.
Sonuç bazıları ilk okulda verilen çizgileri çizmeye devam ederken bazıları harfleri öğrendi,yazmaya başlayanlar olmuş.Yerinde sayanlara da yazanlara da saygı duymak lazım.