11 Ocak 2009 Pazar

ARICILIKTA DOĞRULAR VE YANLIŞLARIMIZ


ARICILIKTA DOĞRULAR VE YANLIŞLARIMIZ
Arıcılık devamlı bir periyot içerisinde yapılan işlerde denebilir. Yaptığımız işlemler doğruda olsa, yanlışta olsa yıllar boyu devam eder durur. Şimdilerde geldiğimiz nokta ise gelenekçilikle bilimsel arasında sıkışıp kaldık.
Arıcılığı gereği gibi bilmediğimizden kendimize öyle işler çıkardık ki sormayın. Yabancı ülkelerdeki arıcılara bakıyoruz, son bahar gelmeden kovandaki işçi arı nüfusunu doruğa çıkarıp, kovanın ihtiyacı olan yiyeceği stokla tıp artık baharı beklemekten başka işleri kalmıyor. Ayrıca bu stokun nisan ayına kadar yeterli olduğu ve bahar beslemesi de yapmıyorlar. Tüm işlemler bir önceki sezonda bitirilmiş, yapmanız gereken bir işte kalmamış oluyor.
Bizdeki gelenek arıcılığında hiç iş bitmiyor. Bu işlerinde bilimsel bir kaynağı da yok. Zamansız kek ve şurup lamalar arıların dengesini bozup hastalıklara da çanak tutmaktadır. Arı salkıma girecek, çıtaların üstüne verilen kekler sayesinde salkım bozulmaktadır. Zaten kek son bahar ve kışın verilecek bir besin değildir, hatada burada başlıyor. Kekin alınması ve sindirilmesi çok zor, arılar alırken de sindirirken de kendi ömürlerini bitirmekteler. Bu arılar kış arısıdır ve yedekleri de yoktur, sizi bahara taşıyacak arılara yazık edilmekte. Bu arıların kesinlikle yorulmaması gerekmekte. Daha bunların bilincine şimdilik ülke olarak varamadık.
Bir başka gözlemim ise arılarına çok iyi bakım yapmalarına rağmen bir türlü gelişemeyen kovanlar. Burada arıcının hatası bilinçsiz teşvik yapmasıdır. Genelde arıcılığa yeni başlayanlarda bu durum görülüyor. Asıl buradaki sorun şudur, kovandan bal hasadı yaparken korkuluyor aman arım balsız kalmasın diye. Bu durum kovandaki bir çok çıtanın balla dolu bırakılmasından kaynaklanır. Yani çıtalar bal veya polenle bloke olmuş. Anaarıyı da ballı ve polenli çıtalar arsasında bloke ediliyor. Siz bu arıya ister teşvik şurubu verin, ister teşvik için kek verin hiçbir şey fark etmeyecektir. Anaarı yumurta atması için boş petek bulamamakta. Yapmış olduğunuz teşviklerde daha da sorunu büyütecek blokeyi artıracaktır.
En büyük eksiğimiz ise başı boş arıcılık yapmamızdır. Birileri çok iyi arı kovanlarına baktığını düşünürken kovanlarını geliştirememekte, bir başkası da her şeyi oluruna bırakmış geleneklere göre arıcılık yapmaktadır.Yani saldım çayıra mevlam kayıra metodu. Başı boş arıcılıkta belli bir sistem ve şablon yoktur. Arıcı ne duyduysa ne gördüyse uygulamaya kalkar, sonrada başarı bekler suçlular arar. Gelenek arıcılığında en büyük örnekler yılların arıcısı gösterilir, bu arıcılar bilgi deryası olarak görülürler ve bir dedikleri çok yanlışta olsa iki edilmez.
Arıcılığı bilinçli yapan ülkelerde kontrol tamamen arıcıdadır,bizdeki gibi başı boşluk yok.Arıcılığın her aşamasında arıcı durumlara hakim olursa istenilen sonuçları almak çok kolay oluyor.Bir düşünelim şimdi. Almanya da son bahara kadar arılar güçlendirildi,güçlü olmayanlarda birleştirildi.Mevcut sorunu yok.Yiyecek konusu da arıcının kontrolünde tamamlandı,artık şubat ayına kadar yiyecek vermeye de gerek yok.Yazın yapmışlardı en son salkımdaki arıya birde oksalik uygulandı varroa işide bitti.Şimdi arıcı ne yapıyor kirazların çiçek açacağı zamana kadar kovanlarında iş kalmadı, ayrıca içerdeki bal genellikle nisan ayına kadar yetiyor.Ne kışın kek nede şurup verildi.Birde işin garibi bahar beslemesi diye de bir gelenekleri yok.Şimdi bu kovan hasta olur mu veya verimden düşer mi.Tüm çıtaları bloke edip,birde havalandırmaları açıyorlar arı mecbur üşüyüp salkıma girmek zorunda.Salkımdaki arıda baharı beklerken en az mevcut kaybıyla bahara çıkıyorlar.
Bizdeki arıcılığa dönersek, arıcı kovanlarına genelde mevsimin hiç bir dönemimde hâkim değil. Zaten hâkim olaydık böyle zayıf arılarla arıcılık yapmazdık. Aslında zayıf arılara hâkimiyeti bırakın mahkûm ediyoruz kendimizi. Baharda besle yaz boyu gelişsin diye bakım yap, birde bahara kadar teşvikle oh be. Avrupalı uğraşmadan kovan başı 50 kilo civarı bal alırken biz başımızı kaldırmıyoruz durumlarımız ortada. Şu an öyle bir yere geldik ki sormayın. Bir yerde geleneksel arıcılığımız bir yerde batı arıcılığı ve ikisi arasında bocalayan üçüncü bir arıcı gurup. Ne yârden ne serden geçebiliyoruz anlayacağınız. Sorun hep aynı kışa zayıf gir, bahara zayıf çık, tekrar kışa kadar tırmala dur, dön babam dön. Bunları bir halledebilirsek çok kısa sürede çok uzun yollar alacağız.
Arılarımız kışa güçlü girseler bile, rahat duramayıp olmadık işler yapıp arıların ayarını ve mevcudunu bozuyoruz.Nasıl mı?, güçlü veya zayıf arıya zamansız verdiğimiz kek arıyı kış günü suya sevk edecektir.Suya giden arılarda bir daha geri gelemezler. Aslında arılarımızın balını tamamlayıp, onları kendi haline bıraksak, bahara daha güçlü çıkacaklardır. Kendi haline bırakılan arılarımız doğal hayattaki gibi havalar soğuduğunda salkıma girip su ihtiyacı ve dolayısıyla nüfus kaybı olmayacaktır. Bir konu üstünde ne kadar düşünülürse o kadar değişik fikirler oluşuyor.
Şimdilerde kışın arı kovanlarına kek verin diyenler, yazıp çizseler bir bilsek doğruları nelerdir.
Dünya kadar araştırma yaptım, hiçbir kaynakta 11.ayda kek verin diyen bir üniversite yazılımı yok Türkiye’de. Tüm beslemeler yâda teşvikler 10.ayda sonlandırılmış ve en erken besleme ve teşviklere şubatta başlanılmış, Ayrıca bu uygulamaların yapıldığı yerler ülkemizin en sıcak bölgeleri, kış olmayan yerler bile desek olur. Yurt dışında da buna yakın tarihlerde aynı işlemler yapılıyor. Bu işlere karşı çıkanların dayanakları nelerdir. Şimdi ben balkondaki kara kovanı zamansız besledim ve durum ortada, hava soğudu yavru vardı hemen hayvan sökmeye başladı. Bu kara kovan tüm tehlikelere açıktır. Zaten yavru olan kovanda hiçbir zaman kış ayına uyarlı bir durum olmaz. Kovanda yavru olunca ısı yüksek, yavrulara su lazım. Hava soğumuş bir türlü salkıma giremiyor. Nedeni hayvanları kendi haline bırakmıyorum ki. Bu sene bu yazılar işe yaramayacak ama önümüzdeki senelere lazım olacaktır. İnşallah bundan sonra arı kovanlarının mahkumu değil hakimi olanlardan oluruz.

Hiç yorum yok: